Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SOLİ ÖZEL

Temizlik gereği

Giderek daha açıkça ortaya çıkıyor ki, Türkiye geçmişten taşıdığı meselelerini halletmeden bir yere varamayacak. Ertelenen veya örtbas edilen sorunlar bir noktada üstelik katmerlenerek ülkenin üzerine geliyor. Rejimin kurumları arasındaki güvensizlik ve yeni dönemdeki sorunların çözümüne yönelik mutabakat eksikliği, çapsız aktörlerin ayak oyunlarıyla birleşince kriz derinleşiyor. Benzetme hoş değil ama yeni kanalizasyon yapmazsanız ara ara tıkanıklıklarını giderdiğiniz pis su boruları patlıyor.
Şemdinli olayı, Susurluk'taki kazayla ortaya çıkan kirli ilişkilerin, paralel devlet örgütlenmesinin ve suç şebekelerinin varlığının üzerine sonuna kadar gidilmemiş olmasının sonuçlarından biridir. 28 Şubat dönemi Susurluk ile ortaya çıkan devlet içindeki pisliği kapsamlı temizlemekten çok üstünü örtmeyi tercih etmişti. O skandalı yaratan güvenlik anlayışı 1999 yılındaki Helsinki zirvesinin ardından Türkiye'nin AB üyeliği için gerekli reformları yapmaya başlamasıyla tedricen değişmeye başladı. Ancak köklü temizlik yapılamadı.
12 Eylül'deki karanlık rejimin perçinlediği Milli Güvenlik Devleti yapılanmasından demokratik/teknik hukuk devleti yapılanmasına, geçmişin sicilini fazla deşmeden geçilmek istendi.

Yapılanlar seviyesiz
O dönemin alışkanlıklarından vazgeçmeyen, kurumlar içinde ağırlıkları tümden yitmemiş kişi ve gruplar da bu değişime ellerinden geldiğince ve bildikleri yöntemlerle engel olmaya çalıştılar. Bu ülkenin demokratik rejime en saygılı ve son krizin en trajik kişiliği Genel Kurmay Başkanı Orgeneral Hilmi Özkök'e yönelik seviyesiz saldırıların arkasındaki neden de budur. Dahası değişimi gerçekleştirecek olan aktörlerin aralarındaki ilişki sorunlu. Hem kurumlar arasında hem de kurumların kendi içinde keskin çatışmalar yaşanıyor. Devletin yeniden yapılanmasında en ağır ve ağırlıklı görev kendisine düşen Yargı ise bu görevi üstlenecek durumda değil.

İradesini kullanamıyor
Kendi içindeki bölünmeler nedeniyle bir yandan çağdaş hukuka uygun kararlar alınırken değişimin önüne set çekecek girişimler de oradan geliyor, hukuku iğfal eden yöntemler de. Devletin başı ve Cumhur'un reisi olması gereken Ahmet Necdet Sezer'in bu dağınıklığı toparlamak ya da boşluğu doldurmak iradesinin bulunmaması ise krizi derinleştiriyor.
Orgeneral Yaşar Büyükanıt hakkında ortaya atılan iddiaları bu nedenle farklı boyutlarıyla değerlendirmek gerekir. Bir yanıyla olay Hasan Cemal'in de altını çizdiği gibi asker ve sivil bürokrasinin hukuk önünde vatandaşa göre daha eşit sayıldığı yanlış bir anlayışın sergilenmesine yol açtı. Bir diğer yanıyla, olay Cumhurbaşkanlığı muharebelerinin seyri ve rejimin yeni dengelerinin nasıl kurulacağıyla bağlantılı. Muharrem Sarıkaya'nın Meclis Araştırma Komisyonu'nun AKP'li üyelerinin yaşanan krizdeki payıyla ilgili yazdıkları bu bağlamda ibretliktir.
Hükümet Büyükanıt krizinin çıkmasında payı olmadığı halde sarsılmıştır. Buradaki belki tek şansı Deniz Baykal'ın CHP'sinin muhalefet tarzı ve üslubudur. Ancak iki büyük soru işareti iktidar partisini giderek kuşatmaktadır: Bunlardan birincisi iktidar partisinin çapının ülkeyi yönetmeye yetip yetmeyeceğiyle ilgilidir. Diğeri ise iktidar partisinin rejimi nasıl kurguladığıyla bağlantılıdır. İktidar partisinin kendisini de hedef alan istikrarsızlaştırma taarruzunu aşması ancak yeni bir vizyon üretebilmesiyle mümkün olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA