Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AYŞE ÖZYILMAZEL

Neyi özlüyorsun?

Bir şey eksikmiş gibi, yoldan beklediğim biri gelmemiş gibi, bir türlü gün o sabaha doğamamış gibi, hep yanlış adrese çıkıyormuş gibi öyle bir his benimkisi... Belki de seninkisi.
Neyi özlüyorsun? Biliyor musun?
Bu soruyu çocukluğumdan beri sorarım kendime. Hasretle yanıp tutuştuğum ne? Kapıyı hiç çalmayan ne?
Asla bulamadım cevabını. Sormaktan bıkmadım da...
Neyi? Bir şeyi, bir yeri, bir zamanı, olur ya bir anıyı... Yok yok! Bende öyle anılar da yok. Hani özlemi çok, geri dönüşü yok, pişmanlığı çok anılar. İşte bende onlar yok.
Peki ne? Benim, senin, onun derdi ne? Yetinemediğimiz ne?
Hadi bana doğru söyle; yüzde yüz kesiyor mu hayat seni?
Her şey en iyide durduğunda bile tamam mısın?
Mesela hep istediğin aşka kavuştun, rahat mısın?
Yıllarca düşlediğin başarılara imza attın da mutlu musun?
Derinlerde bir yerlerde sen de hep özlüyor musun? Sen de hep adını koyamadıklarınla kavga ediyor musun?
Sen de hep başka ihtimallerin çok daha iyi olabileceğine mi inanıyorsun?
Ya da başkalarının hayatlarına prim vere vere kendininkini mi kemiriyorsun?
Diyelim başka bir zamanda, geçmiş bir dönemde, başka bir ülkede yaşasan hikâyen bambaşka olacak gibi mi geliyor sana?
Ahhh kader ah mı?
Yanılıyorsun. Memnuniyetsizliğinle yaşamını düğümlüyorsun.
Dün gece bir filme gittik kızlarla. Aslında son dönemde sinema salonları çekmez olmuştu beni. Her defasında gidişime değmiyordu, maya tutmuyordu.
Bakalım bu kez Woody Allen'ın "Paris'te Gece Yarısı" sinema kavrukluğunu değiştirecek miydi?
Bizim buralarda herkes Woody Allen kafasını sevmez. Hızlı cümleleri, insanın gözüne gözüne soktuğu ilişki gerçekleri ve espri anlayışı kolay kolay reyting almaz.
Bende başka, hastayım ona. Sanki değişirim her filminden sonra.
İşte tam da cevap ararken bu soruya; yani neyi özlediğime, dört dörtlük kusursuzluğa rağmen içimdeki sıkıntının tarifsizliğine... aldı götürdü, güldürdü, verdi cevabı, kapattı perdeyi Woody Allen.
İster 1920'lerde, ister 1890'larda, ister 20011'de yaşa... İster Paris'te, ister İstanbul'da... Aynı.
Bırak başka zamanlara, başka insanlara, başka yerlere özenmeyi. Cevabın orada değil, sende.
Yani şimdide.
Hayat bize pembe panjurlu günler vaat etmedi ki.
Hayat sıkıcı. Hayat oyalanmaktan ibaret. Hayat böyle bir şey. Ya oyalarsın kendini, ya elinden geldiğince bulunduğun yerin, günün tadını çıkartırsın ya da çıldırırsın.
Bu! Özeti de bu, aslı da bu! Ben de sıkılıyorum sen de. Ben de vazgeçmek istiyorum sen de. Ben de tatminsizim sen de
İyisi mi sen de git Woody Allen'ın filmini izle. "Paris'te Gece Yarısı" son zamanların en iyi filmi, belki de Woody Allen'ın en iyi filmi.
Anlatmak olmaz, git izle; Paris'i, sanatı, geçmişi ve şimdiyi. Sonra eve dönünce bir de kendini izle.
Hem yaşa, hem özle. Formül bu olabilir işte.


YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA