Hani 'sevmek' durumlarından bahsediyorum ya... Önce Belçim sonra Can.
Aslında 'sevinmek'ten bahsediyorum. Başkası için sevinebilmekten. Hani gerçekten sevinebilmekten.
Kötü günde sağımız solumuz tıklım tıklım.
Herkes koşuyor 'vah vah'lanmaya, diz dövmeye, ağıt yakmaya. Sağ olsunlar. Acılar, üzüntüler paylaşarak diniyor elbet.
Ve fakat iyi günlerimizde, en mutlu, en başarılı günlerimizde bir şey oluyor o kalabalığa. Sanki ortaya bomba atılmış gibi kaçışıyorlar. Arasan da bulamıyorsun kimseleri. Telefon çalmıyor, evin bayram yerine dönmüyor.
Tebrik etmeye, alkışlamaya, sevincini paylaşmaya gelen olmuyor bir iki dosttan başka.
Kıskançlık mı, 'benim ondan neyim eksik' sıkıntısı mı, başkasının sevincini görmezden gelme takıntısı mı, onun başarısının senin başarını baltalayacağına inanç mı nedir, bilemiyorum.
Sadece sevinirken hep iki üç kişi kaldığımızı biliyorum.
İşte sırf bu yüzden bugünü başkaları için sevinme günü ilan ediyorum.
Hadi siz de birinin mutluluğunu kendinizinkiymiş gibi kutlasanıza. Korkmayın çok iyi gelecek, valla.