Türkiye'nin en iyi haber sitesi
GÜLSE BİRSEL

Saten sabahlıklı primadonna

PİS bir öksürükten yeni kurtuldum. Bir buçuk ay benimle tek taraflı bir aşk yaşadı! Hasta değilim, ateşim yok, sigara kullanmam, günde üç paket içermiş gibi öksürüp tıksırıyordum. (Bkz: 'Tıksırmak' kelimesinin doğru kullanımı!) Yapışkan ve öksürtmekten başka numarası bulunmayan bir virüsmüş ama bir ara zatürre olduğumu bile düşündüm. Malumunuz, son 50 yıldır zatürre, verem, bronşit gibi hastalıkların çaresini bulmuş durumdayız ama ondan önceki dönemlerin, çoğu edebiyat kahramanı bu dertlerden mustaripti. Kendim de yazar olduğum ve edebi eserler sayılmasa da kitaplarım olduğundan, Allah korusun sektörel olarak yakıştırdım herhalde kendime! O yılların, yani 19. yüzyıl sonu - 20. yüzyıl başı döneminin en gıcık iç organı akciğer. O dönemde şifa niyetine çıkarılan bitkisel ilaçların, sağlık tatillerinin ve hatta kocakarı reçetelerinin çoğu akciğerle ilgili. Eksik olmasın, penisilinden sonra akciğerin bu şımarık dönemi kapanmış. Günümüzün nazlı organı ise hiç şüphesiz sinir sistemi! Hayat hızlandı, dünya daha sert ve 21. yüzyıl insanının sinirleri laçka! Tıp, mideyi, akciğeri sallamış, sinir sistemini toparlamaya çalışıyor. Spa'lar, Uzakdoğu öğretileri, nefes alma terapileri, bitkisel destekler, psikologlar, terapi grupları, herkes 'milletin aklını başına toplaması için' çalışıyor! Barları, komedi filmlerini filan saymıyorum, direkt olarak tıp sektörüne çalışmadıkları için!

MİDE EN HASSAS ORGAN
İşin kötüsü, sinir sistemi de, tıbbın dediğine bakılırsa en hassas organ! Mide sen tutup asit içmedikçe çatır çatır görevini yaparken, bu arkadaş kapının önünden sirenli itfaiye arabası geçtiğinde bile hop oturup hop kalkıyor! Üstelik o kadar baskın bir karakter ki, kendisinin keyfi kaçınca bütün sistemi bozuyor. O kapı gibi, aslan gibi güçlü kuvvetli mide mesela, bu kaprisli sinir sistemi aksayınca allak bullak oluyor! Muhteşem bir müzikal gösterinin manyak primadonnası gibi sinir sistemi. Işıkçıdan orkestraya, yan oyunculardan tiyatro yönetimine herkes canını dişine takıp çalışıyor, bu nevrotik kadının portakal suyu geciktiyse perde kapanıyor iyi mi?! Bu benzetme bendenize ait. Allah için hiçbir organımdan şikayet edemem. Hepsi fazla mesai dönemlerinde bile iş etiğini bir yana bırakmazlar. Uykusuzluk, yorgunluk, kapasite zorlamaları kusursuz performanslarını etkilemez. Ta ki, bünyemde yaşayan saten sabahlıklı, sürekli elinde martiniyle dolaşan, manik-depresif, eski zaman Hollywood aktrisi kadının dengesi bozulana kadar! Kadın ben değilim bittabi, sinir sistemim. Ben ayılı pijama ruhunda, iddiasız biriyim! Ama bünyedeki 'primadonna sinir sistemi', üzüntüden, aşırı stresten, açlıktan, susuzluktan, uykusuzluktan etkilendiyse, şak diye şovu durduruyor kardeşim! Ki tıbbın dediğine göre, bu bana özel bir durum değil. Az gıda almak, diyet yapmak ya da farkında olmadan yeterince karbonhidrat almamak veya fazla karbonhidrat almak ya da hiçbirini yapmayıp yeterince B vitamini tüketmemek, sebzeden meyveden kısmak ya da bunları yiyip kırmızı etten kısmak, hepsi sinir sistemini bozuyor! Fazla çay, fazla kahve, fazla kola, fazla içki, primadonnayı delirtiyor! Az spor, az uyku, az dinlenme, az insan görmek aktrisi depresyona sokuyor; çok gürültü, çok stres, çok heyecan, dengesini bozuyor! Ve bizimki bütün gün sabahlığıyla kah gülme, kah ağlama krizi geçirerek, kah küsüp odasına kapanarak zavallı bağışıklık sisteminden boyun kaslarına, mideden zamanın şımarığı akciğere kadar, herkesi duman ediyor! Bu sabahlıklı primadonnanın kaprisinin sonu yoktur, bir ay spa'ya gider kuş sesi dinler, İstanbul'a döndüğü gün trafikte yine kendini bozar! Ama ekrana mekrana çıkan biriyim, eleştirisi, reytingi şusu busu, bazen çelik gibi sinir gerekiyor. O zaman içimdeki sabahlıklı aktris ağlasa da gülse de, kös kös de olsa sahneye çıkacak kardeşim, meslek böyle. Ha belki senin sinir sistemin daha zayıftır, o zaman da "Benim doğam böyle, gerilimlerim oluyor," filan demeyle olmaz. Primadonnayı kontrol edemiyorsan, o formayı giymeyeceksin arkadaş! Hoop, yine geldik mi yazının başındaki 'tıksırma'ya! Bak şimdi, siz var ya siz!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA