Türkiye'nin en iyi haber sitesi
FERHAT ÜNLÜ

Sürgünün müzisyen torunu

2016 Eurovision birincisi Jamala, Rusların, Kırım Tatarlarını büyükbaş hayvan taşıyan trenlere bindirip Orta Asya içlerine doğru gönderdiği sürgünün mağduru ailelerden birinin torunu

Şehirleri ve kırsalındaki görüntülerle nostaljik fotoğraflarda kalan 1944'lı yıllar Türkiye'sini andıran kuzeyimizdeki yarımada Kırım'da 1944 senesinde tarihin en trajik sürgün olaylarından biri yaşandı. O yıl, kimi rivayetlere göre 150 bin, kimilerine göre ise 400 bin dolayında Kırım Tatarı Orta Asya'nın içlerine doğru, çetin bir zorunlu yolculuğa çıkarıldı. 100 bin ila 200 bin arasında kişinin, Nazilerin Yahudi Soykırımı'nı anlatan Schindler'in Listesi filmindeki gibi bindirildikleri tren vagonlarında veya yollarda öldükleri sanılıyor.

Sahne adı Jamala (Cemile) olan Susana Jamaladinova, 27 Ağustos 1983'te işte bu göç sırasında sağ kalmış bir ailenin çocuğu olarak Kırgızistan'ın Oş kentinde doğdu. Tam da 18 Mayıs 1944 Kırım Tatar Sürgünü'nün 72. yıldönümüne dört gün kala, 14 Mayıs'ta sürgünü konu alan şarkısıyla 2016 Eurovision Şarkı Yarışması'nda birinci oldu.

Babası Kırım Tatarı olan Jamala'nın annesi Ermeni kökenli. Jamala'nın, büyük büyükannesi üzerinden Sovyetler döneminin önemli Ermeni bestecisi Aram Haçaturyan ile akrabalığı olduğu da ileri sürülüyor.

Jamala, Kırım Tatarları'nın, büyükbaş hayvan taşıyan trenlere bindirilip Orta Asya içlerine doğru gönderildiğini anlatan trajik sürgün hikâyeleriyle büyüdü. Sürgün sırasında büyük büyükannesinin kızlarından biri öldü. Aile, sürgünden bir süre sonra Kırım'a döndü. Sovyet yönetimi, Tatarların Kırım'da mülk sahibi olmasına izin vermediği için Jamala'nın annesi ile Tatar olan babası yarımadada bir ev alırken boşanmak zorunda kaldı.

Jamala, Rusça ve Ukraynaca konuşuyor. Kırım Tatarcası da biliyor. Bazı şarkılarını bu dilde yazdı. Genelde Tatar Sürgünü'nü, özelde ise büyük büyükannesinin bir kızını kaybettiği olayı konu alan 1944 adlı şarkısı ile 2016 Eurovision Şarkı Yarışması'nda Ukrayna'nın adayı oldu. Ve 534 puanla birinciliği kazandı. İngilizce şarkının nakaratında Tatarca şöyle diyor:

"Yaşlığıma toyalmadım

Men bu yerde yaşalmadım

Vatanima toyalmadim"

'RUSYA'NIN TEPKİSİ KURU GÜRÜLTÜ'

Kırım Tatarı bir sanatçının Eurovision başarısı, elbette Türkiye açısından da sevindirici. Ne var ki, Avrupa Birliği'nin (AB) Ukrayna politikasındaki ikiyüzlülük asla unutulmamalı. AB, kontrolünden uzak, büyük bir Ukrayna'dansa bölünmüş ama kendi kontrolündeki bir Ukrayna'yı tercih etti. Ve Ukrayna, AB ile Rusya arasında bölüşüldü. Olan Ukrayna halkına oldu. Rusya'nın ilhakından sonra Kırım'da ekonomik sorunlar arttı. (Gerçi bu, uçak düşürme olayının ardından Türkiye'yle ekonomik ilişkilerin kısıtlanmasını da destekleyen hamasi Rus milliyetçileri için pek önemli değil.) Özetle AB, Ukrayna'nın bölünmesine zemin hazırladı. Sonra da bölünmüş Ukrayna'nın Rus mağduru etnisitesine mensup bir sanatçıya birincilik ödülü verdi.

Jamala, yarışmayı kazandıktan sonra Rusya'dan gelen tepkiler için "Benim için sadece laf kalabalığı, kuru gürültü" dedi. Zaten Jamala ve şarkıları, Mart 2014'te Rusya'nın Kırım'ı ilhakından bu yana Rus medyasının hedefinde. Jamala, Türkiye'nin yarışma öncesi ve sonrasındaki desteğinden de çok memnun. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın kendisini arayıp tebrik ettiğini sevinçle açıkladı.

Çocukluğundan beri müzikle uğraşan Jamala, dokuz yaşındayken 12 Kırım Tatar şarkısı söyleyerek ilk stüdyo çalışmasını yaptı. Kırım Aluşta'daki Piyano Müzik Okulu'nda ve Simferopol (Akmescit) Müzik Yüksek Okulu'nda eğitim gördü. Ukrayna Çaykovski Ulusal Müzik Akademisi'nin Opera Vokal Bölümü'nden birincilikle mezun oldu. Opera öğrencisiydi ama müzik yaşamında pop müziğe yöneldi. 2010'dan itibaren 'You Are Made of Love', 'It's Me, Jamala', 'Smile' adlı single albümleri yayınlandı. Genelde Ukraynaca ve Rusça albümler yaptı. Kız kardeşi bir Türk ile evli olan Jamala, Volkan Konak ve Sezen Aksu müziklerinin hayranı.

SÜRGÜNÜN AMACI KIRIM'I RUSLAŞTIRMAKTI

1944 Sürgünü, Türkiye'de hakkıyla tartışılmamış bir trajedi. İkinci Dünya Savaşı'nın bitiminden 1990'lara kadar bir moda akımı gibi Türkiye'yi etkisi altına alan Marksizm'in; Stalinizm, hatta Rus Emperyalizmi'nin bir meşruiyet aracına dönüştürülmesi bunun en önemli sebeplerinden biri.

Josef Stalin'in Tatar Sürgünü'nün emrini veren 5859 numaralı kararnameyi 11 Mayıs 1944'te Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği (SSCB) Savunma Komitesi Başkanı olarak imzaladı. Böylece zorunlu göçler başladı. Kırım Tatarları'nın sürgün kararında Nazilerle işbirliği gerekçesi sadece bir bahaneydi. Asıl maksat İkinci Dünya Savaşı koşullarını kullanarak Kırım'ı Ruslaştırmaktı. Bir başka deyişle sürgün, Stalin'in, İkinci Dünya Savaşı şartlarını kullanarak Sovyetler'deki etnik azınlıklardan 'kurtulma' stratejisinin bir parçasıydı. Büyük oranda başarılı olduğu da söylenebilir. O tarihlerde Kırım'da yüzde 40'lar civarında olan Rus nüfusu şimdilerde yaklaşık 60. Ki bunun sonuçlarını da Mart 2014'te Kremlin'in Kırım'ı ilhak kararından sonra yapılan referandumda gördük. İlhaktan sonra Moskova, Türkiye'nin tepkisini çekmemek için Kırım Tatarları'nın üzerine açıktan gitmemişti ama uçak krizinden sonra Kırım Tatarları'na yönelik baskılar arttı ve alenileşti.

Kırım'ın nüfusu 2007 sayımına göre 2 milyon civarında. Nüfusun yaklaşık 60'ını Ruslar, yüzde 25'i Ukraynalılar, yüzde 13'ü Kırım Tatarları ve kalanı da diğer etnik gruplar oluşturuyor. Kırım, Karadeniz'in kuzeyinde yer almasına rağmen Türkiye'dekine benzer Karadeniz ikliminin hüküm sürdüğü bir yer değil. Bir defa Karadeniz Bölgesi kadar yeşil değil. Hatta çorak bile sayılır Karadeniz'e göre. Akdeniz iklimine yakın bir iklimi var. Ama kışlar, özellikle şimdiki başkent Simferopol ile mistik mimarisi ile halen ihtişamını koruyan eski Kırım Hanlığı'nın başkenti Bahçesaray gibi iç bölgelerde çetin geçiyor.

Kırım, tarih boyunca Kimmerler'den Antik Yunanlılar'a, Gotlar'dan Hunlar'a, Osmanlı Türkleri'nden Altınordu Tatarları'na, Ruslar'dan Ukraynalılara pek çok milletin hegemonya kurduğu stratejik bir yarımada.

1521de Mehmed Giray, Moskova'yı kuşatıp Rusları yenerek Moskova Knezliği'ni vergiye bağladı. Ruslar, vergiyi, I. Petro zamanına kadar ödediler.

Kırım için bir diğer önemli gelir kaynağı da kölelikti. Bazı araştırmalara göre Kırım Hanlığı döneminde Ukraynalı, Kafkas, Çerkes, Rus, Leh gibi birçok milletten toplam 3 milyon kişi köle pazarında satılmıştı. Bu kölelerden en bilineni, Osmanlı tarihinin meşhur sultanı Hürrem'di. Aslen Lehistanlı olan Hürrem Sultan, eski adı Kefe olan köle ticaretinin merkezi Feodosiya'dan bir gemiye binip Topkapı Sarayı'na getirilmiş ve saraydaki en büyük kadın hâkimiyetini kurmuştu.

Rusya, 18. yüzyılda Osmanlı'ya karşı kuvvetlenince, 300 yıl boyunca Osmanlı İmparatorluğu içinde yaşayan Kırım Hanlığı'na göz dikti. 1736'da Kırım yarımadasına girerek Bahçesaray'da iki bin evi ve Han Sarayı'nı yaktı.

1774'te Küçük Kaynarca Anlaşması'yla Kırım'ın bağımsızlığını Osmanlı'ya kabul ettirdi, 1783'te de işgal etti.

KIRIM'I RUSYA DIŞINDA TANIYAN YOK

22 Haziran 1941'de 3 milyon Alman askeri, Barbarossa Harekâtı kapsamında SSCB topraklarına girdi. 21 Ekim 1941'de Hitler orduları Kırım'ı işgal etti. 8 Nisan 1944'te Kızıl Ordu, Nazilerin boşalttığı Kırım'a girer girmez, tüm Tatarlar Nazi işbirlikçisi olarak yaftalandı ve cezalandırılmaya başlandı.

Kırım Tatarlarını toptan 'hain', 'işbirlikçi', 'casus' olarak damgalamak büyük haksızlıktı. Nitekim Stalin sonrası Sovyet rejimi de bu gerçeği kabul etti.

1954 yılında, Sovyetler Birliği Yüksek Sovyet Prezidyumu, Kırım bölgesini Ukrayna'ya verdi. Kırım Özerk Cumhuriyeti, uzun yıllar Ukrayna'ya bağlı idi. Özerk Cumhuriyet, 11 Mart 2014'te Rusya'nın isteğiyle tek taraflı olarak Ukrayna'dan bağımsızlığını ilan etti. Moskova, 21 Mart 2014'te bölgeyi topraklarına resmen kattı. Ancak ilhakı ve bunu meşrulaştırmak için yapılan referandumu Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Avrupa Birliği ve Türkiye tanımıyor. Kırım'ın mevcut siyasi pozisyonu, Rusya dışında Venedik Meclisi, Kuzey Kore, Suriye (Daha doğrusu Esad rejimi), Uganda ve Zimbabve gibi dünya politikasında hükmü olmayan ülkeler tarafından tanınıyor.

Kırım Tatarları'nın lideri ve Ukrayna milletvekili Mustafa Abdülcemil Kırımoğlu, referandumdan sonra Mayıs 2014'te Kırım'a girmeye çalıştı, ancak alınmadı. Kırımoğlu'nun ülkeye alınması için binlerce Kırım Tatarı'nın sınırda eylem ve gösteri düzenlemesi Moskova tarafından 'radikal unsurların toplum düzenini bozma girişimi' olarak ilan edildi. Aralık 2015'e gelindiğinde fotojenik pozlarıyla Rus medyasında arzı endam eyleyen Putin'in atadığı Kırım Başsavcısı Natalia Poklonskaya Kırım Tatar Meclisi'ni 20 Aralık 2015'te kapattı.

RUS DEVLETİ MATRUŞKA GİBİ

Kırım Tatar Milli Meclisi Türkiye Temsilcisi Zafer Karatay, Kırım Tatarları'nın günümüzde 1944 travmasını yeniden yaşadığını söylüyor. Kasım 2015'teki uçak krizine kadarki değil, ama ondan sonraki hemen her Kremlin adımının Türkiye aleyhine olduğu göz önüne alınırsa bu yoruma kulak verilmeli. Bilkent Üniversitesi Öğretim Üyesi Hakan Kırımlı'ya göre ise zamanın ruhu elverse, elinden gelse Putin, Stalin'in 1944 sürgünü kararını yeniden uygulamayı bile isteyebilir.

Türkiye-Rusya ilişkilerinin iyi olduğu süreçte, Kırım'ın Rusya tarafından ilhak edildiği Mart 2014'ten Kasım 2015'e kadar Tatarlar'ın haklarının tanınması için Türkiye'deki Çözüm Süreci benzeri bir projenin uygulanmaya çalışıldığını Kırım seyahatim sonrasında 30 Kasım 2014'te bu köşede yazmıştım. Putin'e yakın Tatar politikacıların isteğiyle Tatarca'nın resmi dil olarak tanınması gibi sembolik adımlar da atılmadı değil. Ne var ki bu süreç, tıpkı Türkiye'deki Çözüm Süreci gibi hüsranla sonuçlandı. Ankara, ilk zamanlardan itibaren Kırım'ın ilhakını kesinlikle tanımadı ama Rusya ile iyi ilişkilerini kullanarak Tatarlar'ın hakkını korumaya çalıştı. Gelgelelim uçak krizi sonrası bu imkân da ortadan kalktı. Kriz tamamen aşılmadıkça da geriye dönülmesi zor görünüyor.

O yazımda Rus Gizli Servisi FSB'nin Kırım'da sakıncalı gördüğü kitapların bulunduğu Tatar evlerini tüfekle basmasının hoyratlık olduğunu yazmıştım. Bu tür uygulamalar, Türkiye ile ilişkilerin bozuk olması bahane edilip daha da artmış olmalı şimdi. Uçak krizinden sonraki politikalarına bakarak Moskova konusunda şu yorum yapılabilir: Rus devleti Matruşka'ya benziyor. Bu, iki türlü okunabilir: Derinliği var ve krizlerde devreye giriyor. Ne var ki açıldıkça küçülüyor da.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA