Türkiye'nin en iyi haber sitesi
İLKER GEZİCİ

Oyuncu değil uluslararası aktör olmaya çalışıyorum

atv dizisi Kardeşlerim’in Ömer’i, Yiğit Koçak her hafta performansıyla göz dolduruyor. Yoğun dram sahnelerinin yaşandığı dizide role girebilmek için türküler dinlediğini söyleyen yakışıklı oyuncu, uluslararası bir aktör olmak istediğini ve bunun için şöhretin büyüsüne kapılmadan çok çalıştığını söyledi

Onu dört sezondur atv'de yayınlanan Kardeşlerim dizisinin Ömer'i olarak izliyoruz. İlk bölümden itibaren sürekli kendini geliştiren genç oyuncu, rolünün hakkını layığıyla veriyor doğrusu. Dizinin yaklaşık yüz ülkede yayınlanıyor olmasından dolayı yurt dışında da çok büyük bir hayran kitlesi edinen yakışıklı oyuncu, işin hiç şöhret tarafında değil. Hatta 'İşimi ünlü olmak için yapmıyorum. Oyuncu değil, uluslararası bir aktör olmak için çalışıyorum' diyerek meseleye ciddi yaklaştığını açıkça ortaya koyuyor. Adını uzun yıllar duyacağımıza ve yakın gelecekte de ülkemizi yurt dışında başarıyla temsil edeceğine gönülden inandığım Koçak ile 1995 yılında Samsun'da başlayan hikayesi üzerinden, oyunculuk serüvenini, ağlamaktan gözünde yaş kalmayan Ömer'i, hedeflerini ve hayranlarıyla ilişkisini konuştuk.
- Kardeşlerim dizisi dördüncü sezonunda doludizgin yoluna devam ediyor. Bu süreç sizin için nasıl geçti, nasıl devam ediyor?
- Çok hızlı geçti. Onun üstünden 119 bölüm geçmiş. Senaryoyu ilk okuduğumda işin bu kadar uzun süreceğini düşünmemiştim. Ama büyük bir etki yaratacağından, çok sevileceğinden emindim.
İçindeyken de bu kadar hızlı geçeceğini hiç düşünmedim.
Çok güzel bir dört sene geride kaldı.
- Neleri hatırlıyorsunuz geriye dönüp baktığınızda?
- İlk kümes sahnesini çektiğimizi, ilk heyecanımı hatırlıyorum. Heyecanım hâlâ devam ediyor ama o ilk yaşadığım korkuyla karışık heyecanı unutamıyorum.



- Kariyerinizi
Kardeşlerim'den önce ve sonra diye ayırsak yanlış olmaz herhalde değil mi?
- Kesinlikle... Yurt dışında da böyle ilgiyle izlenen bir dizide rol almak benim için gurur verici. Bu dizi sayesinde Miami'ye gittim. İlk gün Beykoz Akbaba'daydım, dördüncü yılda Miami'deydim. Hayal edebileceğiniz şeyler değil.
- Miami'de neler yaşadınız? Gittiğiniz ya da gitmek istediğiniz bir yer miydi?
- Küçüklüğümden beri istiyordum. Hikayesi Miami'de geçen çok popüler bir konsol oyunu var. Onu oynayarak geçti çocukluğum. O yüzden Miami'nin tüm sokaklarını biliyordum. Lizge Cömert'le gittiğimizde anlatıyordum. Çocukluğumu yaşadım gibi hissettim. Gözlerim doldu...
- İspanya'da da büyük ilgi gördünüz değil mi?
- Evet, oraya daha önce ailemle gitmiştim. Madrid'i de çocukluğumdan beri severim. Orada da gerçekten çok büyük ilgi gördük. İlk başta tabii ki hayal edemiyorsun, oradaki insanlar tanır mı bilir mi diye... "Ömer Ömer" diye etrafımı sardılar...
Her yaştan insan vardı. Çok sıcakkanlı insanlar, yabancılık çekmedim. Tekrar gideceğim. İşimle hayalini kurduğum yerlere giderek ülkemi temsil etmek çok büyük bir mutluluk...
- Hayran kitleniz de oluştu... İlgi alakayı niye bağlıyorsunuz?
- Evet oluştu. Beni hep gündemde tutuyorlar. Yaptığım işin karşılık bulabilmek mutluluk verici. Bu da benimle ilgili beklentileri artıyor. Bu da daha iyisini yapabilmek için bana ayrı bir motivasyon oluyor. O yüzden hâlâ ders almaya, çalışmaya devam ediyorum.
- Kendinizi nasıl geliştiriyorsunuz?
- Mesela sabah 5'te setim bitiyor. Ben sabah 9'da kalkıp çektiğimiz bölümü hocamla çalışıyorum.
Esin Doğan hocamla hem bölüm izlemesi üzerine kritik yapıyoruz hem de yeni bölüm neler yapabiliriz, karakterin duygusunu nasıl verebiliriz diye çalışıyoruz. Öğrenciliğim hep devam ediyor.
- Halbuki yaşıtlarınız aynı disiplini göstermiyor. Bu disiplinin çoğu genç oyuncuya örnek olması gerektiğine inanıyorum.
- Ben yaptığım işi ciddiye alıyorum, ünlü olayım diye yapmıyorum. Benim amacım aktör olabilmek, oyuncu değil... Uluslararası bir aktör olmak istiyorum.




- Kim gibi mesela?

- Al Pacino mesela. Çok büyük aktör. Leonardo Di Caprio'nun enerjisini beğeniyorum.
- Hayranlık meselesine nasıl bakıyorsunuz. Gerek sosyal medyada gerek katıldığınız davetlerde bu kadar ilgi şımartmıyor mu sizi?
- Hayır şımartmıyor. Sonuçta biz bu işi onlar için yapıyoruz. Bizim bir ürünümüz var ve bunun alıcısı da onlar. Seyirci takdir ederse bir yere geliyoruz bu sektörde. O yüzden sevmeleri, sevdikleri için daha fazla şey istemeleri çok normal. Elimden geldiğince istediklerini vermeye çalışıyorum ama benim asıl işim oynamak. Ben sadece orada istediklerini verebilirim.
- Peki tuhaf taleplerle karşılaştığınız oldu mu?
- Bana ayakkabı almaya çalışan birisi oldu sokakta. Ayakkabımın altı delik tiradının yayınlandığı bölümden sonra böyle bir şeyle karşılaştım. Benim ayakkabım var diye inandırmaya çalıştım. Bir de bu sezon başında bir mezarlık sahnemiz vardı. O sırada bir kadın da mezarın başında ağlıyordu. Yapım ekibinden birisi konuşur musun seni görmek istiyor dedi. Kadının yanına gittim, 'Oğlum seni çok seviyordu, en son seninle Maçka parkında fotoğraf çektirmişti' dedi. Mezarda oğlu vardı. Çok kötü olmuştum. Fotoğrafı da gördüm, hatırlıyorum çocuğu.

SAMSUN'DA MUHTAR GİBİ GEZİYORUM
- Oyunculuk merakı nasıl başladı?

- Çocukluğum Samsun'da geçti. Annemle hafta sonları hep film izlerdik. Onunla Kahpe Bizans filmini izlemek için sinemaya gitmiştik.
Annem o kadar eğlendi ki orada, gülmekten gözünden yaşlar geliyordu. O mutlu hali çok etkiledi beni. O duyguyu ben orada aldım. Beş yaşlarında falandım.
En net hatırladığım anım o. Sonrasında ekonomi ve finans okumaya İstanbul'a geldim ama aklımda hep o kare vardı. Oyunculuk eğitimi almaya başladım.



- Aileniz destekledi mi?

- Ekonomiyi okurken oyunculuk eğitimi aldığım için bir şey demediler. Heves sandılar. Ama ekonomide çok zorlandım. Hiç alakam yoktu. İki üç senemi yedim orada.
Annemlere diyemedim. Baktım olmuyor, konservatuvara girmeye karar verdim. Başta karşı çıktılar ama sonra ikna ettim. Şimdi o kadar keyif alıyorlar ki.
- Samsun'a gidiyor musunuz?
- Evet gidiyorum. Yazları gidip 25 gün kadar kalıyorum. Bana çok iyi geliyor. Çocukluk arkadaşlarımla buluşuyoruz. Samsun'da muhtar gibi geziyorum ama arkadaşlarım beni hiç ünlü gibi görmediler. O şekilde davransalar zaten arkadaşlık kuramam. O açıdan çok şanslıyım.
- Kardeşiniz var mı?
- Benden yedi yaş küçük kız kardeşim var. O da Polonya'da kriminoloji okuyor.

DRAM SAHNELERİNE TÜRKÜ DİNLEYEREK HAZIRLANIYORUM
- Ömer karakterinin dizideki akıbeti nedir? Aileden çok kayıp verdi. En son kardeşi Asiye öldü. En ufak kardeşiyle kaldı...

- Evet, Asiye'ye veda ettik. Ömer'in kafası gitti. Halü- Halüsinasyon görüyordu en son Asiye'yle ilgili. Katil olmasını sinasyon da o engelledi zaten. Şu an tek amacı Emel'e güzel bir hayat verebilmek. Üç ömürlük şey yaşadı Ömer.
- Gözündeki yaşlar dinmedi Ömer'in, ağlama sah- sahnelerinde zorlanıyor musunuz? nelerinde
- Ağır bir sahne varsa, o gün sabah kalktığım zaman kimseyle muhatap olmam. Hep modumu düşük tutmaya çalışırım. Bir tane şarkı listem var, ismi gözyaşı. İçinde beni duyguyu getirecek türküler var. Fatih Kısaparmak da var Ahmet Kaya da... Onları dinlerim gün boyu. Olaya odaklanmama yardımcı oluyor bunlar...
- En zorlandığınız sahneyi hatırlıyor musunuz?
- Beni zorlayan çok sahne oldu. 29'uncu bölüm abimin ölümü çok zordu. Sonrasında bu sezon başında Süsen'le olan sahnelerimiz çok zordu. Dört gömlek değiştirdim o sahnede. Asiye'nin öldüğü 117'nci bölüm de komple zordu. Her sahne ağır hep dram. Beni çok yordu gerçekten. Gözü- Gözümün feri gitti. Dört beş gün ölü gibi dolandım.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA