Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET ÖRS

Türk halkı zeytinyağını yeniden keşfetti

Türkiye'nin tek zeytin ve zeytinyağı fuarı Olivtech, geçtiğimiz hafta sonu İzmir'de yapıldı. Fuar sayesinde, atalarımızın binlerce yıl öncesinde bildiği zeytinyağının şifalı özelliklerini, Türk insanının 'yeniden keşfettiğini' gördük

Geçen hafta sonu İzmir'de çok mutlu bir gün geçirdim. Kültürpark içinde kurulan Olivtech Fuarı'ndaydım. Cumartesi günü buradaki panelde konuşma yapmam istenmişti. Doğrusu birçok ortamda konuşan biri olduğum halde ayaklarım buraya ters ters gitti. Coğrafi işareti alacak zeytinyağları tadan, bunların gerçek Ayvalık yağı olup olmadığını saptayan tadım grubundan üç kişinin de konuşmacılar arasında yer aldığını düşündükçe, kendimi tereciye tere satmaya kalkan biri gibi görüyordum. Zeytinyağı tadımcısı olma özelliğinin yanı sıra Nedim Atilla, gazeteci ve Ege kültürü uzmanıydı; Dr. Mustafa Tan Ulusal, Zeytin ve Zeytinyağı Konseyi (UZZK) Başkanı'ydı; A. Selim Kantarcı, tattığı yağın hangi bahçenin ürünü olduğunu bilecek kadar usta, dünya çapında bir degüstatör, zeytinyağı üreticisi ve UZZK Yönetim Kurulu Üyesi'ydi. Bu kişilerle birlikte olmaktan gurur duydum ama mutluluğumun nedeni, önceden haberim olmayan, başka hoş ayrıntılardı. Öncelikle 'Türkiye'de Zeytinyağı Tüketimini Artırmak' konulu panel ve ardından düzenlenen 'Zeytinyağlı Lezzetler Şöleni'ne, Türkiye Lokantacılar ve Pastacılar Federasyonu Genel Başkanı Aykut Yenice, Edirne'den Van'a dek federasyona üye birlik başkanları ile birlikte gelmişti. Bugüne dek ülkenin dört bir yanına yayılmış sayısız küçük lokantayı temsil eden federasyon ve onu oluşturan birliklerin yöneticileri ile zeytinyağı fuarı gibi bir etkinlikte karşılaşmamıştım. Onların bu ziyareti umutlarımı güçlendirdi. Panelde zeytinyağı tüketimimizin bir arpa boyu arttığı dile getirildi. Ne var ki bu tüketim artışından en az payı lokantalar alıyor. Zeytinyağı daha çok evlerde tüketiliyor. Gerçi lüks restoranlarda sofraya oturur oturmaz hemen önünüze küçük bir tabak, içine balzamik sirke damlatılmış zeytinyağı getiriliyor, hatta bazı yemeklerde sızma zeytinyağı kokusunu bile alabiliyorsunuz. Ama zeytinyağı kullanan halk tipi esnaf lokantalarına ancak Ege bölgesinde rastlayabiliyorum. Diğerleri zeytinyağı aromalı margarinler, salatalarda bile ayçiçeği ve mısırözü yağlarını kullanıyorlar. Olivtech'te beni mutlu eden ikinci sürpriz, Ege bölgesinde faaliyet gösteren 25 halk ve esnaf lokantasının katılımıyla düzenlenmiş zeytinyağlı yemekler şöleni oldu. Fuar salonlarından birinde kurulmuş uçsuz bucaksız bir servis sofrasında kuzu etli şevketibostan, papaz yahnisi, taze sarımsak yemeği, Elbasan tava, hünkarbeğendi, sultan kebabı, enginarlı pilav, kuzu etli patlıcan kebabı, portakal soslu ayvalı kereviz, pırasa, kabak çiçeği dolmaları, fener balıklı şevketibostan, otlu börek, hamurda levrek, pazılı sardalye sarma, ev baklavaları, domates, ıspanak tatlıları, Muğla gavur halkası ve tümünü sayamadığım 70'den fazla yemek sıralanmıştı. Hepsi de mis gibi zeytinyağı ile yapılmıştı.

DOKUNDUĞU YEMEĞİ SOYLU YAPAR...
Isıtılıp sıcak sıcak servis edilen bu yemeklerin bir bölümünü tattım. Çorbasından etlisine, böreğinden tatlısına bu şölen sofrası, başka hiçbir yağa gerek kalmadan, zeytinyağı ile her yemeğin mükemmel sonuç verdiğini göstermeye yetiyordu. Lokantacı ve Tatlıcılar Federasyonu üyesi birlik başkanlarının da bu şölen sofrasının başarısından etkilendiklerine inanıyorum. Ağzının tadını bilen biz Akdenizliler için, olabildiğince düşük asitli, mis kokulu, dokunduğu yemek malzemesini soylu hale getiren yeşilimsi pırıltılı sızma zeytinyağı, Rusların Beluga havyarından, Fransızların siyah trüfünden, Japonların Kobe sığırından daha değerli bir gurme ürünüdür. Kuzey Avrupa halkları tereyağı kültüründen gelir. Geleneksel sosları hayvansal yağ kökenli, kremalıdır. Salataları 'salata kreması' ile tatlandırılır. Akdeniz kuşağının dışında yer alan ülkelerin halkları patlıcan, kabak, biber tavalarını bilmezler, bunları kızartmayı beceremezler. Bizim de aralarında bulunduğumuz Akdeniz'i çevreleyen uluslar eskiden tereyağına pek güvenmez, onu hor görürlerdi. Nitekim Anadolu'nun eski sakinleri, tereyağı yiyen barbar Cermenleri tekin olmayan ilkel insanlar sayarlardı. Buna karşılık iletişim ve ulaşım bugünkü hale gelip de kültürler birbirine kaynaşmadan önce, Kuzey Avrupalılar için güney Avrupa yemekleri sarımsak ve zeytinyağı kokan, manzarası bile tahammülsüz şeylerdi.

KİŞİ BAŞI TÜKETİM 2 LİTREYE YÜKSELDİ
Batı'dan esip gelen kültür modalarında yakın zamana dek zeytinyağına yer yoktu. 1950'li yıllarda doymamış yağların kolesterolü düşürdüğü öğrenildikten sonra Amerika'nın üretim fazlasını ne yapacağını bilemeyen mısır lobisi hemen bundan kendine pay çıkardı ve o güne dek kimsenin yüz vermediği mısırözü yağının mucizeler yarattığı yolunda uzmanlara bilimsel raporlar hazırlattı. Ayçiçeği üreticileri lobisi de fırsatı yakalamıştı. Onlar da benzer bilimsel raporlarla ayçiçeği yağı satışlarını katladılar. Bütün öteki bitkisel yağlardan çok daha değerli olan zeytinyağı, çığırtkan rakiplerinin gölgesinde kaldı. Margarin üreticileri ise onların hepsini bastırdı. Artık sağlıklı beslenme denince akla margarin geliyordu. Tabii bu yağlar zeytinyağından ucuz olmanın avantajına da sahiptiler. Ama iyi bir yemek için malzemeye gereken bedeli ödemekten çekinmeyenlerimiz bile zeytinyağını unuttu. Sonuçta zeytinyağlıların adı bile 'soğuk yemekler' oldu. Derken Amerikan bilim insanları zeytinyağının şifalı özelliklerini yeniden keşfettiler. Yeniden, çünkü bunu Akdenizli atalarımız zaten binlerce yıl öncesinden bilmekte ve kuşaktan kuşağa aktarmaktaydılar. Bugün dünyaya egemen olan kültürü belirleyen Amerika'dan tekrar zeytinyağı ile ilgili olumlu haberlerin gelmesi, sağlığına düşkün Türk halkını gaflet uykusundan uyandırdı. Nitekim son birkaç yıl içinde kişi başına tüketilen 800 gram zeytinyağı 2 litre düzeyine ulaştı. Kuşkusuz komşumuz Yunanistan'da bu rakamın yılda 21 litre olduğu düşünülürse, daha kat edecek uzun bir yolumuz olduğu görülüyor. Olivtech bana gelecek için umut verdi. Eğer birlik başkanları illerine döndüklerinde İzmir'de görüp dinlediklerini lokantacı üyelerine aktarırlar, onlar da kişi başına hesaplandığında fazla bir şey ifade etmeyen zeytinyağının fiyat farkını göze alırlarsa, bizler gittiğimiz halk ve esnaf lokantalarında bundan böyle dünyanın en sağlıklı yağı ile pişirilmiş yemekleri yiyebileceğiz. Bunun hayali bile bu soğuk günlerde içimi ısıtmaya, beni mutlu etmeye yetiyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA