Türkiye'nin en iyi haber sitesi
CEM SANCAR

Bırak şu ırkçılığı

Katar düşmanlığı ayyuka çıkınca ister istemez ırkçılık, ayrımcılık üstüne düşündüm.
Ne büyük bir zehirdir bu illet, insanı insanlıktan çıkarıyor. Eğitimli eğitimsiz bulaştığı herkesi cahil edip gezegeni fitneliyor...
Batıda İslam düşmanlığı, Türk düşmanlığı. Buralarda Suriyelilere, Araplara, Erdoğan severlere yönelik ırkçı şiddet.
Sonra Kürtler...
Ve tabii bu toprakların en neşeli grubuna Çingenelere reva görülen deyimler.
Mezhepler arasında bol keseden atılan edep dışı kavramlara, canınızı sıkmamak için hiç girmiyorum...

***

Oysa son kutsal kitap Kur'an'a göre insan nesli; ırklarına, inanç biçimlerine göre tarif edilmez. Aksine Eşrefi Mahlûkat olması sebebiyle onurlandırılır:
"Andolsun, biz adem evlâdını şerefli kıldık..." Bütün dinler bozulmamış hallerinde, bir zorlama olmaksızın kişinin dinini, itikadını seçme hakkını da kapsayan temel insan hakları bağlamında konuşmuştur.
Ondandır ki İslam, ötekinin yaşam alanını hakkaniyetle korur. Dinde zorlama yoktur, âyetinin insanlığa söylediği budur. Kur'an hiçbir zaman vahyedilmiş tek kitap olma iddiasında değildir. Bütün vahiyleri kabul eder. 124 bin peygamberden bahsedilmesi ondandır.
"Eğer Allah isteseydi elbette sizi tek bir ümmet yapardı. Fakat verdiği şeylerde sizi imtihan etmek için ümmetlere ayırdı, öyleyse hayırlarda yarışın." İyilik ve güzellikte yarışan insanlık ideali, bilgeliğin mütemadiyen tekrarladığı ve bizim bir türlü anlayamadığımız şeydir.
Nedir? Yaratıcının aşkı tüm âlemlerde ve bütün insanlarda gizlidir...
Aşktır her insanda saklı olan, lâkin engeller, sosyal- siyasal perdeler o aşkı örter.
"Fakat perdeler kalktığında sadece aşk görünür!" diyen Mevlânâ vahdette kesret, çoklukta birlik anlayışını anlatır. Bu sadece metafizik bir tanımlama değil, aynı zamanda toplumsal bir kavrayıştır. Farklılıklarımızı koruyarak birlik içinde olabilme anlayışı tasavvufun tekrarladığı altın kıymetinde bir öneridir...
'Farklılık' dediğimiz şey aynı yolda, insanın huzur ve refahını arayan yolda gidiş tarzımızdadır!
Kimi şu, kimi bu şekilde yürümektedir.
Diğer insanları anlama ve empati kurma yeteneği, ortak noktaları bulup çıkarma isteği insanı "Hazreti İnsan" mertebesine çıkarır.
Modern bilimlere, Kuantum meselesine, eşzamanlılığa, fiziğin geldiği yere bakarsak 'birlik' meselesinin bilimde de idrak edildiğini anlarız. Newton fiziğinin aşılması, determinist bakışın düşüncenin ilkel bir seviyesini gösterdiğinin bilinmesi bütün dünyada bilinç düzeyinde sıçramalı değişimler yaratmıştır...
Bu bilinç dünyayı yönetenlerce görmezden gelinse de bilinmekte ki önüne geçilmez bir dalga olarak gelmektedir...

***

İşin en tatlı tarafı şudur ki daha pozitif ilimler bu çağdaş raddelere gelmeden önce asıl mesele bizim bilgelerimiz tarafından ifade edilmiş, insanlığın önünü açacak noktalar işaretlenmiştir.
"Gördüğüm her kula hizmet edip onun kulu olsaydım Toprak gibi yolu üstünde onun yolu olsaydım." Diyen Pir Ahmet Yesevi, hafızasını yitirdiğimiz İslam Rönesans'ının kaldırım taşlarındandır.
Bilgelerin bilgesi Muhiddin İbn Arabi'nin kalbimize mıh gibi kazınan şiiriyle seslenirsek:
"Benim kalbim ceylânlar için bir pınar, Keşişler için manastır, putlar için bir mabet, Hacılar için bir Kâbe, Tevrat levhaları ve Kur'an kitabıdır.
Ben aşk dinini vazediyorum Ve hangi yöne yönelirse yönelsin Vallahi de billâhi de benim dinim de imanım da budur..." Dinî ya da ateist, ırkçılık her ne kılığa girerse girsin bizden uzak olsun diyorum.
Elimizde sevdanın terli elleri. Genzimizde ıhlamur kokusu. Türkiye beşiğimiz, dünya gelip geçtiğimiz...
Yaralıyız, yaşadığımız şu kör zamanlardan bıkkınız.
Ama ısrarlıyız!
Evet, aşktır dinimiz imanımız...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA