Türkiye'nin en iyi haber sitesi
BİLAL BAĞIŞ

Türkiye Yüzyılı Başlarken Ekonomik Görünüm

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Ekim 2022'deki konuşmasında "Gelin, 29 Ekim 2023'e kadar Türkiye Yüzyılı'nı konuşalım, tartışalım, tekliflerimizi ortaya koyalım" önerisi ile yeni bir vizyon ortaya koymuştu. Bu konuşmada dikkat çekilen Türkiye Yüzyılı, 29 Ekim 2023 itibariyle başladı.

Türkiye Yüzyılı'na gelinen son birkaç yıllık süreçte ise sırasıyla 2020'de başlayan COVID-19 pandemisi, pandemi sonrası talep patlaması, üretimde ara malı ve girdi tedariki sorunları, Ukrayna'daki savaş öne çıktı. Buna ek olarak enflasyonla mücadele amaçlı parasal sıkılaştırma ve faiz artışları dalgası ile artan küresel borçlar, Ortadoğu ve Asya-Pasifik'teki dinmeyen trajediler ve jeopolitik gerginlikler küresel ekonomiyi test etmeye devam etti.

2023 yılında ise Türkiye'deki istikrarlı pozitif büyüme verilerine rağmen, küresel büyümede yavaşlama beklentileri güçlü idi. Ancak bu olumsuz beklentilere rağmen risk alma eğilimi, yatırım ve üretim iştahı kaybolmadı. Beklentilerin aksine ABD ve birçok gelişmekte olan ülkede (GOÜ) büyüme görece güçlü seyretti. Yine de zayıf uluslararası ticaret, sıkı para politikası dalgası ve artan jeopolitik gerginlikler, küresel büyüme üzerindeki belirsizlikleri devam ettirmektedir.

Nihayetinde son süreçte, 2022'de ABD ve 2023'te de Almanya resesyon ile tanıştı. Ancak ABD'nin aksine Avrupa, 2022 ve 2023 boyunca enerji krizinden daha fazla etkilendi. Avro Bölgesi'nin 2023'te ortalama yüzde 0,6 ve 2024'te de yüzde 0,9 büyümesi öngörülmektedir. Çin ekonomisindeki yavaşlamanın ve küresel ekonomiye etkilerinin de devam etmesi beklenmektedir.

Küresel Görünüm

2023'ün en belirgin küresel riskleri arasında ise,
Ukrayna ve Filistin'deki jeopolitik gerginlikler,
Yüksek enflasyon ve reaktif faizler,
Artan küresel borçlar,
Arz zinciri ile ilgili sorunlar,
Türkiye gibi ülkelerin maruz kaldığı deprem gibi afetler,
Çin'deki yavaşlama,
Enerji kaynaklı Avrupa'daki yavaşlama,

yer aldı. Piyasaların yakından takip ettiği ABD enflasyonunun bu yıl yüzde 3'ün üzerinde kalması (kişisel tüketim harcamaları enflasyonu da – PCE - yüzde 3'lerde), 2024'te de yüzde 3'ün hemen altında (ancak yine yüzde 2'lik hedefin de üzerinde) seyretmesi bekleniyor. ABD'deki 12 aylık tüfe beklentisi de yüzde 3,4 ile son 2 yılın en düşük seviyesinde. Enflasyon büyük ölçüde kontrol altına alındı. Ancak yüzde 2'lik hedeflerin hala üzerinde. Özellikle de çekirdek enflasyondaki direnç dikkat çekici.

2022 boyunca, güçlü bir biçimde yükselen ABD doları ve dolar endeksi 112 seviyesini test ettikten sonra, 2023'ün sonu itibariyle bugün tekrar 100'lü seviyelerde. FED faizleri de hala son 22 yılın en yüksek seviyesi olan yüzde 5,25-5,50 aralığında (10 yıllıklar da yüzde 4'ün üzerinde). ABD'de Mart 2022- Temmuz 2023 arası 11 faiz artışı gözlendi. Fed, son toplantıda da faizleri 3. kez aynı seviyede tuttu. Mart-Mayıs 2024 arasında ise bu defa faiz indirimlerinin başlama ihtimali yüksek.

Avro bölgesi ekonomileri ve Avrupa'nın geneli ise yükselen enerji fiyatları ve faiz artışları dalgasından olumsuz etkilenmiş durumda. Almanya imalat sanayi ile ilgili beklentiler olumsuz. İngiltere ve Avro Bölgesi merkez bankaları faizleri sabit tutmaya devam ediyor. Avro Bölgesi enflasyonu yüzde 2'nin üzerinde seyrediyor. 3 temel politika faizi de yüzde 4'lerin üzerinde. İngiltere'de de enflasyon yüzde 4'ün üzerinde. Faizler ise FED faizleri ile paralel hareket etmektedir (yüzde 5,25).

Asya'nın büyük ekonomilerinde de seyir karışık. Japonya'da enflasyon yüzde 3'lerin üzerinde (yüzde 2'lik hedefin üzerinde). Ancak, faizler hala negatif bölgede. Bu yüzden de negatif faizlerin sonuna yaklaşıldığı mesajı önemli olacak. 2007'den bu yana ilk faiz artışı beklentisi baskın. Dolar/yen paritesi de hala 140'ın üzerinde.

Dünyanın geri kalanının aksine, küresel ekonominin motoru Çin ise negatif enflasyon ile boğuşuyor. Ekonomik durgunluk ile mücadele amaçlı genişletici para politikası uygulamaları devam ediyor. Buna rağmen Çin'in yavaşlamaya devam etmesi bekleniyor. Emlak krizi, zayıflayan dış talep ve ihracat, artan belirsizlikler ve ihtiyati tasarruflar nedeniyle ekonomik aktivite zayıf seyrediyor.

Öte yandan, küresel yüksek faiz oranları, borçlanmanın zorlaşması, bankaların ellerindeki finansal kâğıtların değer kayıpları ve kredi daralması da bankalar başta olmak üzere finansal sistemi zorlamaktadır. Küresel yüksek faizler,

ABD ve Avrupa'da, 40 yılın zirvesini bulan enflasyonu, Batı'da yüzde 3 seviyelerine düşürdü,
Ancak, aynı zamanda, GOÜ'lerin borçlanma maliyetlerini de artırdı; likidite koşulları ve kredi koşullarını zorlaştırdı,
Batı'da bankacılık krizleri ve zayıf halkaların elenmesi sürecini kaçınılmaz kıldı,
Maliyet enflasyonunda da yukarı yönlü baskı oluşturdu.

Ukrayna Savaşı'nın üzerine, hiç beklenmedik bir anda (ancak, devam eden insanlık dramı ve trajedilerin doğal bir sonucu olarak) ortaya çıkan İsrail-Filistin gerginliğinin yeni halkası da küresel belirsizlikleri artırdı. Gıda ve enerji fiyatları, jeopolitik riskler nedeniyle, tekrar artmaya devam ederken, küresel ticaretin de zayıflamaya devam etmesi bekleniyor.

Son 1 yılda gerileyen enerji ve gıda fiyatları ise, sıkı para politikası ile birlikte, 2023'te küresel enflasyonu geriletti. IMF'e göre, küresel tüketici enflasyonunun 2022'deki yüzde 8,7'lik ortalama zirve seviyesinden, 2023'te yüzde 6,9'a ve 2024'te de yüzde 5,8'e gerilemesi bekleniyor. Enflasyonun gerilemeye devam ettiği bir ortamda, faizlerin yüksek seviyelerde tutulması ise reel faiz artışı ve dolayısıyla da talebin, yatırımların baskılanması anlamına gelecek.

Türkiye'nin Görünümü

Türkiye, 2023 seçimlerinde siyasi istikrardan ve yeni Türkiye Yüzyılı vizyonundan yana tercihte bulundu. 2023 seçimleri sonrası ise yeni bir ekonomi yönetimi ve ekonomi yol haritası benimsendi. Veriye dayalı, rasyonel ekonomi politikalarına dönüş dönemini 6 ay önce başlattığını ilan eden Türkiye bugün daha yakından izlenen ülkeler grubunda yer almaktadır.

Ancak 2023, Türkiye için aynı zamanda depremin ve acıların yılı da oldu. Buna rağmen Türkiye, depremin yaralarını hızla sarmaktadır. Depremin sarstığı 11 ilde konut ve altyapı başta olmak üzere ciddi bir yenilenme sürecine gidilmiş durumdadır. Yine de depremin 104 milyar doları bulan maliyetinin yanında, büyüme ve enflasyon üzerinde de etkileri oluştu.

Para politikası tarafında ise rasyonel politikaların bir parçası olarak Aralık 2023'te faizler 7. kez yükseldi. Politika faizi piyasa beklentilerine paralel olarak yüzde 42,5'e çıktı. Son 6 ayda faizler yüzde 8,5'ten yüzde 42,5'e çıkmış oldu. Borsa İstanbul da 2023'te 8,5 milyonun üzerinde yatırımcı ile rekor kırarken; örneğin, BIST 100 endeksi de 2023 içinde hala yüzde 30 primli. Endeks, Ekim 2023'te 8560'lı seviyeleri de test ettikten sonra; düzeltme hareketleri ile tekrar 7000'li seviyelerinde üzerinde seyretmektedir.

Yurtiçinde enflasyon ve kur da 2023 boyunca görece hareketli bir seyir izledi. 2023 yıl sonu için kur beklentileri 30'u bulurken; OVP, 12. Kalkınma Planı ve son enflasyon raporunda 2023 sonu enflasyon hedefleri yüzde 65 düzeyinde. 12 ay sonrası için TÜFE beklentisi ise yüzde 41,23'e kadar gerilemiş durumda. 2024 enflasyon beklentisi (OVP ve enflasyon raporu) ise yüzde 33.

Rasyonel zemine dönüş sonrası Türkiye'nin CDS risk primlerinde ciddi gerilemeler gözlenirken; kredi notlarının da görünümü pozitife dönmeye başladı. Buna rağmen henüz arzu edilen ölçüde sermaye çekilemedi. Ancak,

Faizlerin artırılması,
Kurun yükselmesi,
Borsanın ve hisse senetlerinin dolar bazında iskontolu olması,
Yeşil dönüşüm ve yeşil enerjiye yönelik yeni projeler,
Hukuk sistemi ve kurumsal kalitenin geliştirilmesi,
Batı ile ilişkilerin geliştirilmeye devam edilmesi,

gibi pozitif gelişmeler de 2023'e damga vurdu.

2024'e Dair Beklentiler

Jeopolitik riskler nedeniyle küresel görünümün ve piyasaların görece daha gergin olduğu bir dönemde, küresel ölçekte finansman kaynakları kısıtlı; altın ve gelişmiş ülke tahvilleri gibi güvenli limanlara talep yüksek. Ancak 2024'ün ilk yarısından itibaren genişletici politika adımları ve faiz indirimleri beklentisi, şüphesiz Türkiye gibi ülkeler için de pozitif bir haberdir.

Türkiye uzun dönemli istikrarlı büyümesini de sürdürüyor. 1980'den bu yana ortalama büyüme yüzde 4,7, büyümenin volatilitesi da yüzde 4,3 seviyesinde. Son 20 yılda (2002-2022) ise yıllık ortalama yüzde 5,4 büyüme gözlendi. 2022 büyümesi yüzde 5,6 ve GSYH da 905 milyar dolar (kişi başı gelir 10,655 dolar) olarak geçekleşti. OVP ve 12. Kalkınma Planı'nın da ortaya koyduğu üzere, 2023 büyüme hedefi yüzde 4,4 ve 2024 hedefi de yüzde 4.

2023 boyunca gündemi işgal eden İsveç'in NATO üyeliği başvurusunun Aralık sonunda TBMM Dışişleri Komisyonu'nda kabul edilmesi de dikkat çekici bir haber. Türkiye-Batı ilişkilerindeki istikrarsızlık sebebiyle ertelenen (özellikle de uzun vadeli) dış yatırımların çekilmesi ve 2026'daki tek haneli enflasyon ve kur istikrarı hedefi ile birlikte, risk primleri ve kredi notları açısından da olumlu sonuçlar doğurabilir.

Türkiye'de deprem ve sosyal harcamalar, son dönemin ve 2024 yılı bütçe açığının da temel sebebi olarak göze çarparken; cari açığın azaltılmasına yönelik vergi ve sıkı para politikası adımlarının sonuç vermesi de bir o kadar önemli bir mevzu. Dış açıkların finansmanı için turizm gelirlerinin artırılmasına yönelik teşvik adımlarının da yakın zamanda pozitif sonuçlar vermesi bekleniyor.

Türkiye Yüzyılı'nın bu ilk yılında sosyal devlet anlayışının bir parçası olarak, yüzde 49 asgari ücret artışı ile de dolar bazında asgari ücret 580 dolar seviyesine çekildi. Bu veri de sosyal adaletin öncelikli kaygılardan biri halini aldığı yeni dönemde, özelikle de Doğu Avrupa ülkelerinin çoğunun üzerinde bir asgari ücret seviyesi yakalayan Türkiye'nin gelişmişlik düzeyi, kurumsal kalitesi, ülke içindeki yaşam standartları ve ileriye yönelik yaşam kalitesi, güven duygusu ile ülke imajı açısından da oldukça önemlidir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA