Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HÜSEYİN ÖZDEMİR

Rusya Seçimleri ve Putin'in Zaferi: Gelecekte Neler Bekleniyor?

Geçtiğimiz hafta Rusya'da yapılan seçimler hem Rusya'da hem de bölgede gelecekte yaşanacaklara dair birçok mesajı barındırıyor.

Putin'in Zaferi
Resmi rakamlara göre Rusya tarihinde yüzde 77,49 ile en yüksek katılım oranına sahip olan başkanlık seçiminde Putin oyların yüzde 87,28'ini alarak zaferini ilan etti ve bu yüksek katılımlı seçimde tarihi oy oranına ulaşarak meşruiyetini tazeledi.

Rus halkı önümüzdeki 6 yıl için Putin'e ülke menfaatlerinin korunması için yetki verdi. Savaş ekonomisinin beraberinde getirdiği istihdam artışı ve bunun ekonomiye olumlu katkısı, yoksul kesimin ekonomik ihtiyaçlarına yönelik atılan adımlar, yaptırımların etkisinin kırılması ve en önemlisi ülkenin halihazırda devam eden bir savaşta olması gibi gelişmeler toplumun büyük çoğunluğunun Putin'in liderliği üzerinde uzlaşmasında etki sahibi. Fakat muhalif medyada tersi bir hava hâkim. Ünlü muhalif medya organı Meduza, bazı istatistiksel analizlere dayanarak seçimde eşi görülmemiş bir şekilde hile yapıldığını iddia ediyor. Muhalif figürlerin çeşitli yollarla seçime katılımının engellenmesi, elektronik oy sisteminin kullanılması ve oy verme işleminin 3 gün sürmesi ise diğer bazı eleştiriler.

Zafer ilanının ardından Putin'in yaptığı konuşmalar "güçlü Rusya" mesajı üzerineydi. Sandık sonuçlarını ise kendine duyulan güven ve umudun göstergesi olarak nitelendirdi. Geçtiğimiz iki yılda 24 yıllık iktidarının en kritik anlarını yaşarken Batı'nın yıpratma çabalarına rağmen güç kaybetmediği görülen Putin, önümüzdeki 6 yılda da Rusya'nın geleceğine yön verecek.

Ukrayna'nın kendini savunma refleksiyle sürekli saldırı düzenlediği Belgorod şehrinde oyların yüzde 90,66'sını almış olması ise konsolidasyonun Putin lehine işlediğini gösterdi. Muhaliflerin yoğunluğu oluşturduğu ve Navalni destekçilerinin büyük bir protesto oyu beklediği Moskova'da dahi oyların yüzde 85,13'ünü Putin aldı. Muhalif adayların başarısızlığı ve mevcut siyasi partilerin Kremlin'le olan çıkar ilişkileri de bu yüksek oy oranının sebepleri arasında.

Rusya yaptırımlarla ekonomisini alt üst etmeye çalışan ABD, İngiltere ve AB'ye rağmen ayakta kalmayı başardı. Cephe hattında ise Ukrayna'nın beklenen bahar taarruzunu Kakhovka barajını tahrip ederek engelledi. Savaşı ise düşük yoğunluklu yıpratma savaşına dönüştürerek Ukrayna topraklarında küçük ölçekli de olsa ilerlemeler kaydetti. Rus ordusu personel kayıplarına rağmen uzunca bir süredir pozisyonlarında gerileme yaşamadı ve bunun yanında Kremlin halkı sokaklara dökecek kadar şiddetli bir ekonomik krize izin vermedi.

Kısıtlanmış Muhalefet
Batı'nın muhalif lider olarak parlattığı Navalni'nin seçim sonuçlarını değiştirebilecek bir oy potansiyeli zaten yoktu. Navalni'nin hayatını trajik şekilde kaybetmesi her ne kadar Rus toplumunu rahatsız etmiş olsa da ölümü muhalefet kavramının ölümüyle ilişkilendirildiği için duygusal bir tepki olarak mezarına çiçek bırakılması dışında büyük çaplı bir protesto yaşanmadı.

Ukrayna'nın savaşın başlarında Rus ordusuna yaşattığı hezimetin ardından yıldızı iyice parlayan fakat Rus Devlet aklının affetmeyeceği bir kalkışmaya girişen Prigojin'in hazin sonuyla beraber geçtiğimiz aylarda Navalni'nin ölümüyle birlikte bu iki popüler isim Rus siyasetinden tamamen silindi. Liderlik sorununun şüpheli ölümlerle çözülmesiyle beraber seçimler Putin'e mutlak zaferi getirdi. Zaten seçimlerde Putin'in karşısına çıkan 3 adayın tamamı kampanyaları süresince Putin'i eleştirmelerine gerek olmadığı minvalinde açıklamalar yaptılar ve sonuç olarak tarihi hezimeti yaşadılar. Rus halkı muhalefete sert bir değişim mesajı verdi. Muhalefet partileri geçtiğimiz seçimlerde belli bir oyla yetinip Kremlin'le pazarlık yaparak vaziyeti kurtarıyordu fakat seçim sonuçları muhalefetin artık bu pazarlık kozunu kaybettiğini gösterdi.

Her ne kadar seçim güvenliğine ve oy oranlarının inandırıcılığına dair ağır eleştiriler yapılsa da Putin, Rus halkına Batı'nın saldırgan tutumu yüzünden Ukrayna'nın işgal edildiğini ve Rus egemenliği için varoluşsal bir mücadele içinde olduğu anlatısını başarılı bir biçimde sunmuş görünüyor. En azından seçim sonuçları bunu işaret ediyor.

Barış mı, Savaş mı?
Putin'in stratejik düşünüp güç sarhoşluğuna kapılmaması kadar uluslararası aktörlerin itidalli yaklaşımı mevcut ve gelecek sorunların çözümü için oldukça önemli.

Önümüzdeki 8 aylık süreçte Amerikan başkanlık seçimleri Ukrayna-Rusya savaşının kaderini etkileyecek en önemli gelişme olarak karşımıza çıkıyor. Olası bir Trump zaferinde Ukrayna barış masasına oturmaya zorlanacak ve Rusya, elde ettiği geçici askeri kazanımla bu masanın kazançlı tarafı olacak. Zira Putin'in "her savaşın trajedi olduğu" ve "Rusya'nın barış görüşmelerine hazır olduğu" açıklamalarıyla birlikte Lavrov'un Antalya Diplomasi Forumu'na katılımı ve Putin'in planlanan ama bilinmeyen bir tarihe ertelenen Türkiye ziyareti, arabulucu olarak Türkiye'nin çabalarına işaret ediyor olabilir. Fakat şartlar olgunlaşmadan ve taraflar hazır olmadan arabuluculuk mekanizmasının oluşturulması ve barış masasının kurulması beyhude bir çaba olacaktır. Önümüzdeki süreç bu yönde atılacak adımları şekillendirecektir.

Putin'in önünde çözmesi gereken yeni ve ciddi problemler var. Her ne kadar sahada işler Rusya'nın lehine dönmüş gibi görünse de her geçen gün daha fazla Rus askeri korkunç bir şekilde ölüyor. Üzerine yeni bir Napolyon olma macerasına girişen Fransız lider Macron ve Çek lider Pavel'in Ukrayna'ya asker gönderme tehditleri Putin'i savaş ekonomisini finanse etmek amacıyla vergi artışı ve orduyu güçlendirme adına yeni bir seferberlik veya sözleşmeli asker kararnamelerine zorlayacak gibi görünüyor. Şoygu'nun 14 tümen ve 16 tugaydan oluşacak 2 yeni ordunun 2024 yılı sonuna kadar kurulacağını duyurması ise bunun habercisi.

Peki Ya Sonra?
Yeltsin'in Sovyet Cumhuriyetlerine verdiği hakları geri alma çabasında olan Putin, yeni dönemde de bu politikasını sürdürecek. Göreve geldiği ilk günden beri yeni bir milliyetçilik üzerine oluşturduğu Rus kimliğinin etkisini 2008'de Gürcistan'da, 2014 ve 2022 yıllarında Ukrayna'da gördük. 2030 ve hatta belki 2036 yılına kadar devam edecek Putin liderliği, etnik Rusların yaşadığı diğer bölgelerde de etkisini hissettirecektir. Bunlardan en dikkat çekeni ise Moldova'da yer alan ve etnik Rusların yaşadığı Transdinyester bölgesi. Bölgede yaşanacak olası çatışmalar dünya kamuoyunda Transdinyester'in isminin büyük bir trajediyle duyulmasına sebep olacak.

Seçimle beraber liderliği iyice pekişen Putin'in aklında Ukrayna savaşını kazanmak var. Dolayısıyla Rus ordusunun Ukrayna'daki şehirlere, sivillere ve stratejik tesislere yönelik saldırıları devam edecektir. Her ne kadar Ukrayna, Ruslar için acı kayıplara sebep olsa da yakın gelecekte Ukrayna'yı zor durumda bırakma amacıyla Rusya tarafından düzenlenecek ani bir taarruz sürpriz olmayacaktır. Dahası ne yazık ki Ukrayna'daki savaş Rusya'nın etki alanını kendi toprağı olarak gördüğü ilk örnek olmadığı gibi son örnek olarak da kalmayacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA