Türkiye'nin en iyi haber sitesi
AHMET T. KURU

AİHM, okullarda haç ve başörtüsü

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nin (AİHM) geçtiğimiz ay Lautsi davasında verdiği karar mahkeme üyelerinin Hıristiyanlık ile İslamiyet'e bakışlarını anlamak için önemli bir metin ortaya koydu. İtalyan devlet okullarının binalarında ve sınıflarında (kimi Hz. İsa figürlerini de içeren) değişik büyüklükte bulunan haç işaretleri, Lautsi ve diğer bazı veliler tarafından yargıya taşınmıştı.
AİHM'nin (Türk üye Hâkim Karakaş dâhil) yedi hâkimden oluşan bir kurulu 2009'da şikâyete konu olan haç'ların din veya dinsizlik özgürlüğünü kısıtlayarak Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'ni ihlal ettiğine oy birliğiyle karar vermişti.
İtalyan hükümetinin temyize gitmesi sonucunda ise 18 Mart 2011'de AİHM'nin büyük kurulu ikiye karşı on beş oyla okullarda haç işaretleri bulunması konusunun İtalyan devletinin karar vereceği bir iş olduğuna ve bunun din ve eğitim özgürlüklerini ihlal etmediğine hükmederek bir önceki kararı bozdu.
Muhalefet şerhi düşen Hâkim Malinverni ile ona iştirak eden Hâkim Kalaydjieva, okullarda öğrencilerin, hatta öğretmenlerin, başörtüsü takmalarının kişisel dini hürriyet bağlamında ele alınması gerektiğini; kamu okullarındaki haç işaretlerinin ise devletin tarafsızlık ilkesini ihlal etmesi anlamına geldiğini savundular: "Okullarda haç işaretlerinin bulunması dini özgürlükleri ve öğrencilerin eğitim alma haklarını kısıtlama noktasında dini giysilerden, mesela bir öğretmenin İslami başörtüsü takmasından, daha derin bir hak ihlali anlamına gelmektedir. Bir öğretmen kendi kişisel din özgürlüğünü bu şekilde sergileyebilir, ki bu da değerlendirilmesi ve devletin saygı göstermesi gereken bir durumdur. Fakat devlet otoritesi böylesi bir sergileme hakkına sahip olamaz." (s. 51). Bu iki hâkimin karşı oy görüşleri, AİHM'nin haç işaretlerini onaylayan kararının, 2001'de İsviçre'de bir öğretmenin başörtüsünden dolayı işten çıkarılmasını hak ihlali görmediği Dahlab kararı ile çeliştiğini ortaya koymaktadır.
Daha büyük çelişkiler ise AİHM'nin, Türk devletinin, üniversite öğrencilerine başörtüsü yasağı uygulamasını meşru gördüğü Şahin (2006) davasındaki kararı hatırlandığında görülmektedir. Lautsi davasında mahkeme, İtalyan devlet okullarında haç işaretleri eşliğinde ders gören öğrencilerin bu işaretlerden etkilendiğine dair bir delil olmadığını, başvuruda bulunan velilerin "sübjektif algılamalarının" dikkate alınamayacağını savunmuştur (s. 28). Şahin davasında ise mahkeme başörtüsü taşıyan öğrencilerin başı açıklara baskı oluşturabileceğini iddia ederken elinde hiçbir delil bulunmamasını, hatta kendisine bu konuda sübjektif algılarıyla başvuran öğrenciler ve velilerin bile yok olduğunu görmezden gelmişti. Lautsi ve İtalya kararı ile Şahin ve Türkiye kararını başka dört noktadan da karşılaştırmak mümkündür. Birincisi, İtalya'da 11-13 yaşındaki okul öğrencilerinin baskı görmeyeceklerini iddia eden AİHM (s. 30), Türkiye'de üniversite cağındaki 18 yaş ve üstü öğrencilerin baskı görebileceğini savunmuştu.
İkincisi, İtalyan okullarında haç işaretlerini asmak ve asili tutmak devletin kurumsal kararı iken, Türkiye'deki üniversite öğrencilerin taktıkları başörtüler kişisel giysi ve sembollerdir. Üçüncüsü, kamu okullarında haç işaretleri olup olmaması devlet açısından herhangi bir zorunluluk ve hatta bir mana ifade etmez iken; başörtüsü takan öğrenciler bunu dini bir gereklilik olarak algılamakta, hatta bazıları algıladıkları bu dini vecibeyi çiğnememek için eğitim hayatlarını sona erdirmeyi göze alabilmektedirler.
Bu nedenle haç işaretlerinin kaldırılması eğitime direkt bir etki yapmamakta ve fakat başörtüsü yasağı bazı bireylerin eğitim haklarının sınırlamasını netice vermektedir.
Dördüncü nokta ise AİHM'nin, İtalyan hükümetinin, haç işaretlerinin "demokrasinin ve Batı medeniyetinin temelini oluşturan prensip ve değerleri sembolize ettiği" iddiasını ciddiye almasıdır (s. 28).
Papa'nın 1864'te nerdeyse tüm liberal değerleri ve özellikle de din özgürlüğünü hedef aldığı Syllabus of Errors'u yayınlaması gibi tarihi gerçekleri bilenler için bu şaşırtıcı bir durumdur. Haç işaretleri özelinde ve Hıristiyanlık genelinde İtalya'nın tarih, gelenek ve kimlik esaslı savunmasını kabul eden AİHM, bu ülkede Hıristiyan olmayan azınlıkları koruma ihtiyacı hissetmemiş; böylelikle de Şahin davasında Türkiye'nin çoğunluğu Müslüman olan bir ülke olmasından dolayı başörtüsünün baskı oluşturabileceğini iddia etmesiyle çelişkiye düşmüştür.
Yine Şahin davasında Türkiye'de "İslamcılık tehdidi" olduğu şeklinde spekülasyonlar yapan mahkeme, Lautski kararında bırakın İslamofobi gibi Avrupa'da yaygınlaşan sorunlara, laiklik gibi temel bir kavrama bile atıf yapma ihtiyacı hissetmemiştir.
Netice olarak AİHM'nin devlet okullarında haç işaretlerini meşru gören kararı, mahkemenin Hıristiyanlık ve İslamiyet konusunda çelişkili ve hatta önyargılı olduğu konusundaki şüpheleri derinleştirmiştir.
Bu karardan sonra AİHM'nin başörtüsü hakkında verdiği kararların çok fazla bir anlam ve ehemmiyeti de kalmamıştır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA