Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MEHMET YÜCE

Karabağ’da İlahi Adalet Teceli Ediyor

Genel bir ifadeyle kişilerin başkalarına yaptıkları şeylere maruz kalmaları, "İlahi adalet tecelli etti" kavramıyla ifade edilir. Ermenilerin, Karabağ işgali sırasında Azerbaycanlılara yönelik gerçekleştirdikleri sistematik vahşetin aynısı Azerbaycan tarafından kendilerine uygulanması mümkün değildir. Zira, böyle bir vahşetin tatbikini hiçbir vicdan kabul edemez. Ermeni çeteleri bunun hesabını ancak Mahkeme-i Kübra'da vereceklerdir. Azerbaycan halkı böyle bir vahşeti uygulayarak intikam alacak bir toplum değildir. Nitekim Azerbaycan'ın başlattığı 23 saatte amacına ulaşan "Lokal Anti-Terör" harekâtı sonucu Hankendi bölgesine girerken hiçbir sivile dokunmamış, aksine hasta ve yaşlılara tıbbı yardımda bulunmuştur. Bununla ilişkin sosyal medyada çok sayıda kayıtlara rastlanmak mümkündür. Bu hareket sonucu Azerbaycan hükümetinin bölgedeki Ermenilerin kanaat önderleriyle Yevlak şehrinde yaptığı toplantında Ermeni kanaat önderleri tarafından talep olunan insani yardım ve yakıt kısa zamanda Hankendi'ye ulaştırılmıştır. Ayrıca kurulan seyyar tesisat sonucu Hankendi'ye Azerbaycan tarafından elektrik verilmiştir. Bu gelişme bakanlıkça, Hankendi'ye elektriğin Şuşa'daki trafo merkezinden sağlandığı belirtilerek, "Artık Hankendi'de Azerbaycan ışığı yanmaktadır" ifadesi kullanılarak verilmiştir. Kamuoyu tarafından ise "Hankendi'de Azerbaycan ışığı yanması için çok sayıda Azerbaycanlının ışığı söndü" şeklinde ifade edildi. Tabii ki toplantının Yevlak'ta yapılması tesadüf değildi. Zira Birinci Karabağ Savaşında Ermenilerin işgal etmek istedikleri toprakların sınırı Yevlak olarak belirlemişti.

Azerbaycan'ı ikiye bölen 1828 tarihli Türkmençay Anlaşması'ndan Kafkas İslam Ordusu'nun Azerbaycan'ın yardımına geldiği 1918 yılları arasında Ermeniler tarafından uygulanan katliam ve baskılar sonucu yaşanan göçler bir yana bırakılırsa, 1988-1994 yılları arasında devam eden Birinci Karabağ Savaşı sürecinde yüz binlerce insan büyük baskılar sonucu bölgeden Azerbaycan'a göç etmiş, Karabağ'ın işgali sürecinde ise ülkede bir milyona değin kaçkın ve mecburi göçkün nüfus oluşmuştur. Sadece 1992 yılında Hocalı'da yapılan katliam ve soykırımda 63'ü çocuk, 106'sı kadın, 70'i yaşlı olmak üzere 613 kişi öldürülmüş, 487 kişi ağır olarak yaralanmış, 1275 kişi Ermeni güçlerin elinde esir kalmıştır. Esir alınan 68'i kadın, 26'sı çocuk 150 kişiden hiç haber alınmamıştır. Bu vahşet tüm dünyanın gözü önünden cereyan ederken, kimsenin sesi çıkmamış, aksine olaya seyirci kalınmıştır.

Ancak vatan muharebesi ve akabinde yapılan anti terör harekatı sonucu Azerbaycan'ın bölgede istikrar sağlamak ve hukuk düzenini tesis etmek üzere hiçbir sivil hedefe zarar vermeden başlattığı hareket ve sonrasında Batı nedense Ermeni sivillere zarar veriliyor diye bir tezvirat içine girdi. Ancak Azerbaycan hiçbir Ermeni sivili göçe zorlamamış, onlara baskı uygulamamış aksine isteyen Ermenileri Azerbaycan vatandaşlığına alacağını ilan etmiştir. Azerbaycan, Birleşmiş Milletler Heyetinin bölgeye gelmesine izin vermiş, serbest denetim yapmalarına imkân vermiştir. BM heyeti tarafından yapılan açıklamada Azerbaycan'ın sivil halka herhangi bir baskı uyguladığı yönünden bir bulguya rastlanmamıştır. Nitekim Azerbaycan Dışişleri Bakanlığı, Karabağ'da yaşayan Ermeni sakinlerin Ermenistan'a veya başka bir ülkeye taşınma kararının Azerbaycan ile hiçbir ilgisinin bulunmadığını açıkladı. Ermenistan Başbakanı Nikol Paşinyan'ın "Karabağ'da sivil nüfusa yönelik doğrudan bir tehdidin bulunmadığı" yönündeki beyanı hatırlatıldığı açıklamada Ermenistan Dışişleri Bakanlığının, "Karabağ'daki Ermeni nüfusa etnik temizlik uygulanıyor" şeklindeki iddialarının gerçeği yansıtmadığı vurgulanarak "Karabağ'da yaşayan Ermeni sakinlerin Ermenistan'a veya başka bir ülkeye taşınma kararının Azerbaycan'la hiçbir ilgisi yoktur. Biz onlara, Ermenistan'ın kurduğu askeri cuntanın rehinesi oldukları dönemdekinden daha iyi yaşam koşulları sağlamaya hazırız. Azerbaycan, Ermeni sakinlerini eşit haklara sahip vatandaşlar olarak yeniden ülkeye entegre etmeye kararlıdır" ifadelerine yer verildi.

Aynı şekilde Dışişleri Bakanlığı Fransa'nın ithamlarına karşı "Yaklaşık 30 yıldır Azerbaycanlıların kendi topraklarından kitlesel olarak sürülmesine, onlara karşı işlenen savaş suçlarına ve kitlesel katliamlara hiç aldırış etmeyen Fransa, şimdi hiçbir gerekçe gösterilmeden BM'ye, Uluslararası Kızılhaç Komitesi'ne, BM Mülteciler Yüksek Komiserliği ve diğer uluslararası kuruluşların ifade ettikleri görüşün aksine Bölgeyi gönüllü olarak terk eden Ermeni sakinlerin zorla yerlerinden edildikleri iddiası, uluslararası toplumun kafasını karıştırmayı amaçlamaktadır" (No:565/23) şeklinde cevap vermiştir.

17 Eylül'de yapılan "Lokal – Anti-terör" operasyonu sonrası "sözde rejim"in lağv olması üzerine baştan Hankendi ve Hocalı olmak üzere bölgede yüz bin üstünde aile Ermenistan'a göç etmiştir. Bu şekilde tersine yaşanan bu göç ister istemez Birinci Karabağ Savaşı'ndaki göçü akla getirmiştir. Önemli fark ise bu göç silahların gölgesi altında, dondurucu soğuk havada, yalın ayakla, can ve ırzları tehlike altında olmadan kendi rızalarıyla gerçekleşti. Kendi rızasıyla göç edenler terk ettikleri bölgelerde her tarafı yakıp, yıktılar. Yani, yine Azerbaycan mağdur oldu. Buna rağmen bu olay Azerbaycan kamuoyunda ilahi adalet gerçekleşti şeklinde okundu. Hele Hocalı'nın terörden temizlenmesi Azerbaycan kamuoyu üzerinde çok farklı bir etki yarattı. Zira Hocalı işgalden kurtulmadıkça Azerbaycan halkının yürek sızısı dinlemesi mümkün olmayacaktı.

Azerbaycan halkına "İşte İlahi adalet tecelli etti" dedirten en önemli gelişme ise gerek Birinci gerekse İkinci Karabağ Savaşı'nın en kirli vicdanlılarının (elebaşlarının) simgesi haline gelmiş kişilerin yakalanıp, Bakü'de adalete teslim edilmeleri oldu. Karabağ bölgesindeki sözde Karabağ yönetimine bağlı yasa dışı silahlı güçlerin komutanlarından sözde Tümgeneral Davit Manukyan, sözde Ermeni yönetiminin eski savunma bakanlarından Lyova Mnatsakanyan, Sözde Karabağ yönetiminin eski devlet bakanlarından Ruben Vardanyan (Rusya vatandaşlığından çıkarak Hankendi'ne gelen işadamı), sözde Karabağ yönetiminin Savunma Bakanı Yardımcı ve Güvenlik Konseyi Bakşanı Vitali Balasanyan (Azerbaycan Milli kahramanlarından Natiq Qasımov'u işkence ile öldüren) gibi kişiler gözaltına alınarak Bakü'ye getirildiği ve mahkemece tutuklanması başta Karabağ mağdurları olmak üzere tüm ülkeyi sevince boğdu. Böylece Azerbaycan hem toprak bütünlüğünü tesis etti hem de insaniyetten çıkmış vicdansız canavarları adalet önünde hesap vermelerini sağlandı. Azerbaycan halkı tecelli eden ilahi adaleti müşahede ediyor. Evet Karabağ Zaferi bir daha tüm dünyaya gösterdi ki, Türk'ün toprağı işgal altında kalmaz. Er ya da geç işgalciler geldikleri gibi döneceklerdir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA