Türkiye'nin en iyi haber sitesi
MURAT ASLAN

Deyrizor’da İkinci Suriye ‘Devrimi’ Başlıyor

Suriye'nin petrol bölgesi Deyrizor'da geçtiğimiz hafta içinde PKK/PYD/YPG'ye karşı Arap aşiretlerin uzunca bir süre var olan muhalefeti çatışmaya dönüştü. Terör örgütünün bölgeyi sahiplenmesi ve bölge insanını, geçmişte Esad ailesinin yaptığı gibi, hor görmesi sonrasında Suriyeliler örgüte 'yeter' ve söz silahlara verildi. Böylece Amerikalıların geçmişte Suriye Demokratik Güçleri (SDG) şimdi de Suriye Savunma Kuvvetleri adı altında pazarladığı yapı çökmeye başladı.

Hatırlanacağı üzere SDG ismi verilen yapı Amerikan Özel Kuvvetlerince PKK/PYD/YPG için bir kılıf olarak 'icat edilmiş, bu yapı içine dahil edilen Arap aşiretler DAEŞ ile mücadelede terör örgütünü 'aklamak' için kullanılmıştı. Türkiye'nin DEAŞ ile mücadelede, 'bir terör örgütüne karşı, diğer bir terör örgütünün kullanılamayacağı' söylemini reddeden Amerikalı 'müttefiklerimiz', SDG'nin PKK olmadığını iddia etmişti. Geldiğimiz aşamada bu sözlü 'savunma' çöktü. Nitekim Arap aşiretler, Deyrizor'da PKK'nın baskısından, insan hakları ihlallerinden ve şiddetinden bahsederek PKK ile silahlı çatışmalara girdi. Sonuçta Amhed El Habil isimli şahsın örgüt mensuplarınca alıkonmasıyla çatışmalar yayıldı, Arap aşiretlerin dayanışmasıyla bu çatışmalarda onlarca PKK militanı öldü veya ele geçirildi.

Arap aşiretlerini harekete geçiren kıvılcım, aslında bir birikime dayanıyor. Bu birikimin incelenmesinde fayda var.

Terör örgütüne Amerikalılar, petrol bölgeleri dahil olmak üzere Suriye'nin yaklaşık üçte birini hediye ederken bölgenin Arap halkına potansiyel DEAŞ'li muamemelesi yaptı. Örgüt de Amerikalıların hassasiyetlerini bildikleri için Amerikan istihbaratına Arap aşiretlerle ilgili yanlış ve abartılmış bilgiler aktardı. Bir kaynağa göre Deyrizor insanını kontrol altında tutma saplantısı olan Amerikan ordusu, bu misyonu terör örgütüne havale etti. Irak ve DEAŞ tecrübesi sonrası Sünni Araplara güvenmeyen ABD askeri, kendisini, laik çizgiye indirgediği Marksist teröriste endeksledi. Amerikan zafiyetini gören örgüt de kendi ütopik düzenini tesis etmek için yerleşim yerlerinde sıkı kontrol tedbirleri ihdas ederken bekasına yönelik girişimlerini artırdı.

Örgüt, bölgede aldığı tedbir kapsamında her yerleşim yerinde kurulan Konsey ve Karakollar ile yol kontrol noktaları Arap ve Türkmen halkı cendereye soktu. Ancak bu durum rüşvet ve şiddet sarmalına da yol açtı. Ayrıca örgütün askerî konsey adını verdiği yapılardan 'ötelenen' Arap aşiretlerin ve bunların silahlı gruplarının liderleri 'bölge halkına ders vermek' adına kötü muameleye tabi tutuldu. Yani itibarsızlaştırma stratejisi izlendi.

Amerikalılardan alınan destekle 'topraklanma' ve 'fiili bir devletimsi yapı' olmaya çalışan terör örgütü bölge halkına kendi ideolojik sistemini dikte etmeye çalıştı. Diğer bir ifadeyle binlerce yıldan bu yana Mezopotamya topraklarında yaşayan Araplara yönelik ideolojik asmiliasyon başlatıldı. Aslında örgüt demografik temizlik ve dönüştürme tercihini daha önce başlatmıştı. Keza, örgüte biat etmeyenler ya DEAŞ ithamına maruz bırakıldı ya da bölgeden sürüldü. Deyrizor'dan Türkiye, Irak veya Ürdün'e göç etmek zorunda kalan yüz binler olduğunu hatırlamak lazım. Aynı şekilde, terör örgütünün Suriye kuzey doğusunda 'ötekileştirdiği' Kürtleri de Türkiye veya Irak'a sığınmaya mecbur bıraktığını bilmek gerekir.

Terör örgütü'nün diğer beka tedbiri tüm Suriye halkına ait petrol kaynaklarını Amerikalı Delta Crescent Energy LLC isimli bir şirketle birlikte işletmek ve Esad Rejimine el altından satmak oldu. Böylece örgüte gelir kaynağı yaratılırken Amerikalılar memnun edildi. Trump'ın Amerikan askerine verdiği 'petrol kaynaklarını koruma' vazifesi böylece terör örgütünün vekâleten yürüttüğü bir görev haline dönüştü. Diğer bir ifadeyle Amerikalılar DEAŞ yanında petrol ticareti üzerinden memnun edilirken Arap halk bu istikamette bir pürüz olarak görüldü. Dolayısıyla Araplar üzerinde yaratılan kontrol süreci ve baskının da meşruiyeti tesis edilmiş oldu.

Terör örgütünün tarıma elverşili bölgelerde bir diğer uygulaması da uyuşturucu ekimi. Gıda üretimi yerine uyuşturucu ekimini teşvik eden örgüt, Esad rejimi üzerinden müthiş bir gelir kaynağı yarattı. Dini değerlerin kutsiyetine sadık olan Arap aşiretlerinin günlük hayatına müdahale anlamına gelen bu eylem gıda fiyatlarını artmasına ve Arap ailelerinin geçimlerini sağlamada zorluklar yaşamasına yol açtı. Öte yandan uyuşturucu ticareti ile Esad'ı memnun eden terör örgütü, Amerikalıların alternatifini de yaratmış oldu. Petrol yanında uyuşturucunun ürettiği kirli bir ekonomi, örgüt ile Esad arasında organik bir bağ oluşturdu. İran'dan getirilen uyuşturucunun da eklemlendiği bu kirli ekonomi gölgesinde, terör örgütü, bölge insanını yine potansiyel pürüz olarak algıladı.

Başka bir örnek eleman devşirme gayreti. Örgüt Suriye kuzey doğusunda olduğu gibi kontrolü altındaki diğer bölgelerde de zorla silah altına alma uygulamaları başlattı. İstiklal Caddesi'nde gerçekleştirilen terör saldırısında görüldüğü üzere örgüte dahil edilen Arap çocuklar ve gençler Marksist ideolojinin egemen olduğu eğitim müferedatına tabi tutuldu. Çocuk yaşta Suriyelilerin örgüte devşirilmesi – Kürt veya Arap etnik kimliğiyle bölge halkında tepkileri artırdı. Haseke'den ailelerin çığlıkları Amerikalı insan istihbarat timlerine ulaşmış olsa da Deyrizor gibi Arapların yaşadığı yerlere karşı Amerikalılar ürkek ve ilgisiz kaldı. Nitekim DEAŞ'la mücadelede terör örgütü safına kayan gençleri kazanım olarak gören Amerikan zihniyeti, bu zafiyeti kendi lehine istismar eden PKK/PYD/YPG'yi 'hoş' gördü. O halde eleman devşirme insan kaynakları yaratma bağlamında diğer bir beka tedbiri oldu.

Görüldüğü üzere, terör örgütü; ABD himayesinde ama Esad ile iş birliği içinde Suriye'yi bölmeye çabalıyor. Arap halkını azınlıklaştırırken Marksistleştirmeye, kendi otoritesine biat etmeyenleri sürmeye yelteniyor. Suriye'nin güneyindeki yedi kentte Esad'a karşı rahatsızlık ve gösteriler artarken PKK'nın da aynı akıbete maruz kalması zamanlama bağlamında dikkat çekici. Suriye halkı, on üç yıl boyunca mahrum kaldığı özgürlük ve refahı artık ne terör örgütünün ne de Esad'a kurban vermek istemiyor. Bu nedenle PKK/PYD/YPG'ye karşı başlatılan yeni 'devrim' bölgedeki Amerikan sistemine meydan okumaya doğru ilerliyor. Öte yandan ABD'nin hâlâ terör örgütüne kol kanat germesi, Esad ve İran ile iş birliği yaptığı gerçeğini 'görmezlikten' gelmesi nasıl açıklanır, bilinmez.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA