Türkiye'nin en iyi haber sitesi
NERGİS DAMA

Yerel Seçimlerde Sosyal Politikalar ve Seçmen Davranışına Etkisi

Cumhuriyet tarihinde ilk yerel yönetim seçimlerinin yapıldığı tarih olan 1930'dan günümüze kadar gelen 94 yıllık süreçte belediyelerle ilgili birçok değişim yaşandı. Özellikle 1980 sonrasında şehir merkezlerine yönelen göçün tetiklediği yeni belediyelerin kurulması, 2024 yılı itibarıyla ilçe sayısının 922'e ulaşmasıyla sonuçlandı. İstanbul başta olmak üzere bazı büyükşehir ilçelerinin nüfusu, birçok Anadolu şehrini geçmiş durumda. Dolayısıyla kırsaldaki yaşam pratiklerinden farklı olarak şehirlerdeki ve ilçelerdeki düzenin kurulmasında vatandaşlar için ilk başvurulacak kapı belediyeler oldu. Çünkü belediyelerin başlıca görev ve sorumlulukları, ulaşım, imar, su ve kanalizasyon olmak üzere altyapı ve temizlik hizmetlerini sunmak. Geniş bir faaliyet alanı olmasına rağmen, Türkiye'de siyasi ve ekonomik gündemin her dönemdeki hareketliliği ve önemi, yerel yönetimlerin gücünün ve etkisinin sonradan anlaşılmasını etkilemiş olabilir. Mevcut durumda, başta İstanbul olmak üzere belediyelerdeki yönetim başarısı, Türkiye'de iktidar olabilmenin anahtarı olarak görülüyor.

Bu kabulün haklı gerekçeleri var. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı olduğu dönemdeki performansı, yerel yönetimler ve iktidar arasındaki ilişkinin en somut örneği. Belediye başkanlığı döneminde İstanbul'da ulaşım, altyapı, su ve temizlik başlıklarında yapılanlar, genel seçimler için hep bir referans noktası oldu. Makro perspektifte belediyenin hali hazırda zaten yapması gereken görevler yerine getirilmediği gibi insanların evlerine suyun bile ulaşmadığı, sokaklarda devasa çöp yığınlarının olduğu bir dönemden bahsediyoruz. Dolayısıyla temel hizmetlerin dahi sunulamadığı bir dönem sonrasında hizmetle tanışan ve memnuniyeti önemsenen seçmenlerin Cumhurbaşkanı Erdoğan'a yönelik kararlı ve istikrarlı desteği oldukça rasyonel.

Yerel Yönetimlerde Yeni Görev Alanı: Sosyal Politikalar

Ancak 1994-1998 dönemindeki yerel yönetimlerde İstanbul örneğini analiz ederken, belediyenin temel hizmetleri sunduğu ve bu hizmetler karşılığında vatandaşın oy tercihinin belirlendiği söylemek eksik olacaktır. Bu dönemde başlayan, sonraki yıllarda bir siyaset yöntemine dönüşen vatandaşın taleplerini, beklentilerini karşılamak, şikâyetlerini dikkate almak ve vatandaşı eşit muhatap kabul ederek hizmet sunma yaklaşımı, yerel yönetimler için yeni bir görev alanı oluşturdu: Sosyal politikalar.

Sosyal politikalarla yeni bir hizmet alanının açılması kaçınılmazdı, çünkü ne 1980'lerin ve 1990'ların şehirlerden bahsetmediğimiz gibi toplumsal beklentiler ve ihtiyaçlar da farklılaştı. Artık toplu ulaşımın aksamaması, temiz suya erişimin sorun olmaması, altyapı hizmeti, çöplerin toplanması başarılı bir yönetimin uygulamaları olarak değerlendirilmiyor. Çünkü birçok şehir ve ilçede bu hizmetler vatandaş için fark oluşturabilecek veya takdir edilecek konular olmaktan çıktı. Hali hazırda temel belediyecilik hizmetlerinden yoksunluğun devam ettiği şehirler ve ilçeler tabii ki var. Ancak buradaki yerel yönetim seçimleri, kamplaşma mantığıyla bireyin refahını görmezden gelerek kitlesel ideolojik mücadeleye dönüşmüş durumda. Bu bölgeler için belediyelerin temel hizmetleri bile lüks iken sosyal politikanın alanın açılması zor görünüyor.

Mevcut durumda sosyal politikaların vatandaşta karşılığının olması, belediyeleri sosyal politikanın birçok alanında hizmet vermesini sağladı. Belediyelerin sosyal politika alanında ilk uygulaması sosyal yardım sunumu olarak kabul edilebilir. Gıda kolisi ve kömürle başlayan süreç, her ne kadar bazı kesimler tarafından yoksulları aşağılayan ve yaftalayan terminolojiye dönüşse bile mevcut durumda söz konusu benzer sosyal yardımlar tüm belediyelerin önemli bir sosyal politika uygulama aracı haline geldi. Eğitim başlığında ise bilgi evlerinin açılarak öğrencilerin okul dersleri ve merkezi sınavlarında yardımcı olarak kursların verilmesi, daha önce hiç çalışmamış veya çalıştıktan sonra işten ayrılmış kadınlar için meslek edindirme programlarının açılması ilk akla gelenlerden. Yaşlılara evde yemek ve temizlik hizmeti, engelli çocukları olan ailelere ulaşım desteği, özel gereksinimi olan bireyler için açılan merkezler, sinema, tiyatro ve spor faaliyetlerinin düzenlenmesi, sosyal politikaların her alanında belediyelerin önemli bir aktör olduğunu ortaya koyuyor. 20 yıl önce mahalle kreşleri ile öğrenciler için kütüphane ve çalışma mekânları oluşturmak belediyelerin görevleri değilken, mevcut durumda bu hizmetler fark oluşturacak, öne geçirecek "başarı" kriteri olarak kabul ediliyor.

31 Mart Öncesinde Sosyal Politikalar Oy Verme Davranışını Etkiler mi?

Sosyal politikalar alanı o kadar gelişti ve karşılık buldu ki, yerel seçimler öncesinde sosyal politikalar belediyelerin seçim vaatleri arasında ilk sıralarda yer almaya başladı. Çocuklar, engelli bireyler, kadınlar ve yaşlılar odağında yapılmış olanlar reklam araçlarının tüm imkânları kullanılarak anlatılırken, gelecek döneme dair vaatlerde de sosyal politikalara öncelik veriliyor. Peki, sosyal politika vaatleri seçmenin oy davranışını etkiler mi?

31 Mart seçimleri için seçmenin oy tercihini üç değişkenin güçlü bir etkileme gücü var. Bunlar parti aidiyeti, belediyenin hizmetlerinden memnuniyet ve genel ekonomik durum. Parti bağlılığından dolayı duygusal seçimde bulunacak olanların tercihinin diğer iki değişkenden etkilenmesi pek mümkün değil. Ancak belediye hizmetleri ve ekonomi, birbirleriyle ilişkili. Makro düzeyde enflasyonist baskı, özellikle büyük şehirlerde yaşam maliyetini artırdı. Bu maliyetin vatandaşa olumsuz yansımasını hafifletecek olan ise belediyelerin sosyal politikaları olmalıydı / olmalı. Örneğin engelli çocuğun okula ulaşımı, çocuklar için eğitim desteği sunan kursların devam etmesi, ilçede spor merkezlerinin açılarak gençlerin hizmetine sunulması, bu maliyetleri azaltmanın yalnızca birkaç uygulaması.

Bunların yanı sıra tüm il ve ilçe belediyeleri için yeni bir sosyal politika konusu olarak güvenli yaşam için kentsel dönüşümle ilgili vaatler, değişen şartların ve beklentilerin bir sonucu. Sosyal politika alanının başlıca konularından olan barınma, kentleşme, iklim değişikliği ve doğal afetler temalarının ayrılmaz bir parçası. Bu nedenle mevcut durumda belediyelerden sosyal politika alanında zor ancak zorunlu bir alan olan "konut", "güvenli alan" ve "sürdürülebilirlik" uygulamalarının beklediğini söylemek yanlış olmayacaktır.

Son olarak, bugüne kıyasla çok daha kötü ekonomik şartların hakim olduğu 1990'larda başarılanlar göz önünde bulundurulduğunda, günümüzdeki geniş imkanlara rağmen özellikle İstanbul'daki belediyelerin sosyal politika hizmetlerini aksatması ekonomik gerekçeler ile açıklanamaz. Bahane üretmeden vatandaşın temel hizmetlerin yanı sıra birey olabilmesinde, hayata katılımı için güçlenmesinde etkili olan sosyal politikalar, seçmenlerin karar verme sürecinde bir referans noktası olabilir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA