Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİNÇ ALKAN ÖZCAN

Ukrayna'da etnik kutuplaşma ve Kırım meselesi

Türkiye'nin önceliği, Tatarların kazanılmış tüm hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Bu da ancak Ukrayna'nın toprak bütünlüğü çerçevesinde sağlanabilir

Ukrayna, kelime olarak, "sınır ülkesi", "uç bölgesi" anlamına geliyor. Çok tartışılan medeniyetler çatışması tezinin sahibi Huntington'a göre ise Ukrayna bir "torn country" yani "parçalanmış ülke"dir. Adeta birbirlerine karşı konumlanmış Ukraynalı ve Rus kimliklerinin bir arada yaşadığı, ama aynı zamanda 1991'de kazanılan bağımsızlıktan bu yana etnik-dini, bölgesel ve siyasi kutuplaşmanın sürekli derinleştiği bir ülkedir Ukrayna.
Sovyetler Birliği döneminde Rus yönetici eliti için en kritik cumhuriyet olan Ukrayna'nın kaybedilmesi, yalnızca bir imparatorluğun yıkılması ve emperyal bir kimliğin krizi problemini ortaya çıkarmadı, aynı zamanda, "Rusya ve Ukrayna neresidir?" ve "Rus ve Ukraynalı kimdir?" sorularını yeniden gündeme getirdi.
19. yüzyıldan itibaren ortaya çıkan Kiev Rus devletinin tarihteki yeri konusunda Ruslardan farklılaşan bakış açısı, Kiliseler arasında Rusya'ya bağlılık konusunda yaşanan kutuplaşma, 1917-
1921 arasında bağımsızlık mücadelesi, Stalin dönemi baskı politikaları ve yaşanan "büyük kıtlık" ve nihayet Çernobil felaketi ile tahkim edilen Ukrayna ulusal kimliği, 1990'lı- 2000'li yıllar boyunca ülke içinde yaşanan bölünmenin bir tarafı oldu ve kendini hep "büyük ağabey"
Rusya'nın tehdidi altında hissetti.

Küçük Ukrayna: Kırım

Sovyetler Birliği'nin çözülmesi sonrasında Rusya'nın "yakın çevre"sinde 25 milyon etnik Rus'un varlığı, bulundukları ülkeleri Rusya'nın askeri, siyasi ve ekonomik müdahalelerine açık hale getirdi. Bağımsızlıklarından beri, yakın çevrede bulunan ülkelerin belki de başlarına gelmesinden en çok korktukları şey Ukrayna'nın başına gelmiş durumda. Dolayısıyla etnik-dini farklılaşma ve Rusya'nın müdahalesine açık olma açısından Kırım küçük bir Ukrayna, Ukrayna ise küçük bir Avrasya olarak telakki edilebilir. Bugün her ne kadar Rusya'nın bölgedeki etnik Rusların güvenliğini bahane ederek başlattığı askeri hareketlilik ve kuşatmanın etkisiyle Kırım meselesi konuşuluyorsa da aslında sorun Kırım değil, Ukrayna meselesidir ve asla Rusya'nın görmek istediği biçimde bir etnik çatışma sorununa indirgenmeden ele alınmalıdır.
Ülkenin geri kalanındaki bölünmenin bir parçası olarak görülmelidir.
Zira demografik yapı ve etnik aidiyet açısından ülkenin Doğu bölgeleriyle benzerlikler göstermektedir.
Kırım Ukrayna, Rusların çoğunluk olduğu tek bölgedir. Kırım'da % 54-60 oranında Rus, % 25-27 oranında Ukraynalı ve %12-15 oranında da Tatar yaşamaktadır. 1991'de yapılan bağımsızlık referandumunda Kırım halkı büyük oranda her ne kadar Ukrayna içinde özerk bir cumhuriyet olarak bulunmayı tercih etse de Kırım bağımsızlıktan bu yana hep Ukrayna'daki etnik ilişkiler ve Karadeniz donanmasının geleceği açısından önemli olmuştur. O nedenle Rusların referandum isteği ve dün itibariyle Rus ağırlıklı Kırım Parlamentosu'nun Rusya'ya bağlanma kararına şaşırmamak gerekir.

Kırım Tatarları ve Türkiye

Her ne kadar Yanukoviç karşıtı yeni kurulan muhalif yönetimi destekleseler de ülkedeki bölünmenin doğrudan tarafı olmayan Kırım Tatarlarının çatışmanın içine çekilmemesi, Türkiye açısından büyük önem taşımaktadır. Türkiye'nin önceliği, Tatarların kazanılmış tüm hak ve özgürlüklerinin korunmasıdır. Bu da ancak Ukrayna'nın toprak bütünlüğü çerçevesinde sağlanabilir.
Dolayısıyla Türkiye, meseleye sadece bir Kırım meselesi olarak değil, Ukrayna meselesi olarak bakmaktadır. Meselenin tarafı olan tüm uluslararası ve bölgesel aktörlerle temas halinde olan Türkiye NATO üyesi olması dolayısıyla sadece Batılı aktörlerle değil, aynı zamanda Rusya, Ukrayna ve Kırım liderleriyle de temaslarını sürdürmekte ve barışçıl çözümleri zorlamaktadır.
1900'lü yılların başında Kırım'ın nüfusunun çoğunluğunu oluşturan Tatarların Sovyetlerin sürgün politikaları neticesinde neredeyse yok olduğu, ancak 1987'den itibaren anayurtlarına dönmeye başlamaları neticesinde nüfuslarının bugün % 13-15'lere vardığı bilinmektedir. Bu azımsanacak veya görmezden gelinecek bir oran değildir. Türkiye'nin Osmanlı mirası tarihi bağları ve geri dönüş sürecinde Tatarlara verdiği destek ve Kırım'daki tarihi-kültürel mirasın korunması yönünde yaptığı katkılar Türkiye'yi sorunun çözümünde önemli bir aktör haline getirmiştir. Putin beklenen konuşmasında "askeri seçenek son seçenektir" dese de Suriye'de Batı kampının gösterdiği zayıf tavırdan da cesaret alarak Kırım'da tüm askeri tedbirleri almış durumda. Rusya her fırsatta Batılıları krizi taraf tutarak derinleştirmekle suçluyor ve Rus medyasında Ukrayna'daki Rusların milliyetçi Ukraynalıların ve Kırım Tatarlarının tehdidi altında olduğu argümanını yayıyor.
2004'te, Turuncu devrim sonrası varılan uzlaşmayla, Ukrayna'nın bölünmesinin önüne geçilmişti. Ancak Ukrayna bu kez en kritik iki bölgesi Kırım ve Donetsk üzerinden yeniden bölünme tehdidi ile karşı karşıya. Rusya adeta Alexander Soljenitsin'in "Belarus ve Ukrayna'nın bizden koparılması savaştan sonra Almanya'nın bölünmesiyle eşdeğerdir... Tarihsel olarak böyle kalmasına izin verilmemelidir" çağrısını hayata geçiriyor. Batı Rusya'ya karşı gerekli olan caydırıcı gücünü ortaya koyamazsa maalesef bu kez mesele Ukrayna meselesi olmaktan da çıkıp, Türkiye'nin de uyardığı gibi bölgesel bir mesele haline dönüşecektir.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA