Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Şaşkın ördek çok korkar

Asilzadenin en matrak tarifidir:
Salak bir suratın yüzüncü mirasçısı.
Kişinin soyu sopuyla övünmesi ahmaklıktır gerçekten. İnsan ancak kendi yaptığı ile iftihar edebilir, gen kaynağının ne olduğu ile değil.
Etnik köken de o kaynağın geniş biçimidir. Şu ya da bu kavimden gelmiş olmakla şişinmek ise söz konusu ahmaklık sınıfına girer.
Tersi? Şu ya da bu kavimden gelmiş diye başkalarını hor görmek? Ahmaklığın küstahlık ile katmerlenmişidir.

***

Hülya Avşar Kürtlüğüyle gururlu, Türklüğüyle şaşkın durumda olduğunu söyledi.
Gururuna kimse bir şey diyemez; yanlış değerlendirmelere karşı haklı tutumdur. Ülke çapında düşünülürse, şaşkınlık konusundaki teşhisi de doğru ama eksik.
Bugün ülkemizde Türkler kadar Kürtlerin de çoğu şaşkın.
Çünkü haksızlıkların giderilmesi yönünde doğan fırsatı bir an önce sonuca ulaştırmak için anlaşmaları ellerinden geldiğince kolaylaştırıcı bir tavır takınacaklarına, kişisel hesaplarla pazarlığa yüksekten başlama gayretkeşlerinin dümen suyuna giriyorlar.
Ya Türklerin pek çoğu neden şaşkın?
Yalnız açılımlar konusunda değil, her bakımdan gerginlik azalmasının kendileri dahil herkesin önünü açacağını göremiyorlar da ondan.
***

Bir kesimde korku ne?
"Türkiye İran olacak."
Kim yapacak bunu?
"Başbakan ve takımı."
Peki, yeni yasama yılı başlarken söz konusu zat Türkiye'de modern yaşamın kesintiye uğrayacağı, insanların hayat tarzlarına müdahale edileceği korkusunun bulunmasını abesle iştigal - yani zırvayla uğraşmak- diye kınadı.
"Efendim, takıyye yapıyor. Hazırlığı tamamlanınca modern yaşamımıza müdahale edilecek."
Yani ne olacak? Sonuçta kapanmamış kadınlar sokağa çıkamayacak, başı açık kızlar üniversiteye giremeyecek, ülkenin hiçbir yerinde içki içilemeyecek. Öyle mi?
"Niyet o."
Niyet o olsa bile, güç yeter mi?
Püf noktası bu işte.
***

Çok şükür, hayli zamandır türban lafı duymuyorum. Bütün tartışmaları o umacı "simge" üstünden yürütme saplantımız tavsamış gibi.
Burada yine o çıkmaza sapmayalım; çünkü insanın eşine dil uzatılması gibi konular kaşınıp sinirler gerilince akıllıca konuşmak zorlaşıyor.
Öteki simgeye, içki konusuna bakalım. Herhangi bir parti, herhangi bir kesim, herhangi bir güç, günümüz Türkiye'sinde herkesin elinden kadeh alabilir mi?
Bırakın inanç sorunlarını, Amerika sırf dünyevi kaygılarla bütün devlet gücünü seferber ederek denedi öyle bir şeyi. Söktüremedi.
Suudi Arabistan'da içki yasak. Gücü yeten evinde içiyor güzelce.
"Ama halk çoğunluğu yasağa boyun eğiyor."
Eğiyor, çünkü oldu olası öyle görmüş. Türkiye'nin yaptığı devrimleri yapsın, yüz yıl özgürce yaşasın, ondan sonra Kral Hazretleri yasak dayatırsa söz dinletebilir mi acaba?
***

Anlayamadığım bir şey de şu:
İranlaşmanın eşiğinde bulunduğumuz kaygısıyla uykuları kaçan kimi dostlarım aynı zamanda iktidar partisinin hızla zayıflamakta olduğunu ve ekonominin gitgide bozulması yüzünden ilk seçimde koalisyon gerektiren düzeye gerileyeceğini söylüyorlar.
Peki, o durumdaki parti mi Türkiye'yi İran yapmak gibi müthiş bir değişikliği gerçekleştirecek?
Şu da var:
Kendini onu başaracak güce sahip gören bir lider niçin her fırsatta "Ben kimsenin yaşantısına karışmam" diye nefes tüketsin?
Hitler'in iktidara yürürken "Ben Yahudilere dokunmam" diye nutuk çekeceğini ya da Humeyni'nin Tahran'a dönmeden önce "Kadınları başlarını örtmeye zorlamam" diye yeminler edeceğini düşünebilir misiniz?
Diyeceğim, kimse kâbus üretmesin de gerginleşmeyelim. Günümüzde bu ülkede kimse kimsenin elinden kadeh kapamaz. Birbirimize karışmamayı öğrenelim, yeter.
Hadi, bugünün ve yarının Türkiye'sinin şerefine!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA