Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Ejderin beyni

Aslandan korkmak yararlıdır. O duygudan yoksun kalan kişilerin günün birinde aslanlara yem olmaları tehlikesi artar.
Korkunun akılcı olmayan türleri ise zarar verir insan yaşantısına. Karanlıktan, mezarlıktan, hayal ürünü cinlerden perilerden korkanlar gereksiz eziyetler çekerler.
Baskıcı toplum ortamlarının da fobi yarattığı olur. Şimdi inanması güç ama, benim gençlik yıllarımda "Nâzım Hikmet" sözcükleri yüksek sesle söylenemez, hatta pek ağza alınmazdı.
"MİT" de öyle. "İyi saatte olsunlar" gibi bir şeydi o tek hece. Akla gelmesi bile hayra yorulmazdı.
Daha sonra "CIA" lafı etmenin bütün dünyada tehlikeli sayıldığı bir dönemden geçtik. Süper-süper-süper güç Amerika'nın gizli ejderhasıydı o tekin olmayan örgüt. Adı anılırsa üç kere tahtaya vurulmalıydı.

***

O ejderin ülkesinin geçmişindeki güney bölgesinde yaşanmış olayları anlatan filmlerde bir zulüm sahnesi görülürdü zaman zaman:
Sıraya dizili kara derili köleler beyaz efendilerinin karşısında korkudan tir tir titrerdi.
Geçen hafta filmden değil, gerçek gündemden sayfalara ve ekranlara yansıyan görüntü ise onun tam tersiydi, foto negatifi gibi:
Öfkeli bir siyahi sıraya dizdiği beyazları fırçalıyor.
"Görevden alınıyor muyuz?" diye korkudan benizleri büsbütün soluklaşmış beyazlar Amerika'nın en üst düzey "istihbarat" yetkilileri, hepsini sindiren zenci de ülkenin Cumhurbaşkanıydı.
Fırçanın konusu neydi? CIA ve bütün o gizemli "bilgi toplayıp iş bitirme" mekanizmalarının inanılmaz çuvallaması.

***

Düşünün. Yemen'deki Amerikan ajanları dinledikleri telefonlardan öğreniyorlar ki bir Nijeryalı delikanlı terör örgütlerine katılmış. "Yukarıya" bildiriyorlar bunu.
Başka bir kaynaktan yine "yukarıya" bilgi geliyor: Noel günü için planlanmış bir terör saldırısı var.
Derken söz konusu delikanlının banker babası Nijerya'daki Amerikan Büyükelçiliği'ne resmen başvurup "Haberiniz ola, oğlum fanatikleşti, karışık işlere merak saldı, birilerine katıldı" diyor. "Yukarıya" yine haber salınıyor.
Nedir bu "yukarısı"? O katta ne var?
NCTC (National Counterterrorism Center, yani Ulusal Kontra-Terör Merkezi) diye 2004'te kurulmuş bir "beyin". Açıklanan görevi "noktaları birleştirmek".
Hani basının eğlence sayfalarında görsel bilmeceler vardır: serpiştirilmiş noktalar arasına çizgiler çekilince bir resim çıkar ortaya. İşte, o biçim.
Ömer Faruk Abdulmutallab adlı yeni yetmeye ilişkin bilgi noktaları cascavlak meydanda. Ama büyük beyin çizgileri çekemiyor.
Oğlana Amerikan vizesi veriliyor güzelce. Amerikan uçağına tek yönlü bilet alıyor. Bedelini kart kullanmadan ödüyor. Bagajı da yok. (Bunların hepsi basılı güvenlik talimatnamesine göre alarm zili çaldıracak saldırı belirtileri.)
Ve Amerikan kenti Detroit üzerinde uçağı parçalayıp yüzlerce insanı göklere saçamamasının tek nedeni bacağına sarılı ölüm macunlarının tutuştuğu halde patlamaması, alevleri gören kadının çığlık atması, bir yürekli gencin hemen karşı saldırıya geçmesi. Obama işte bu avanaklık hikâyesine ateş püskürmekte.

***

Benzeri bir olay da Türk kadının eşi Ürdünlü doktorun yıllarca bir sürü CIA uzmanıyla alay edercesine çifte ajan oyunu oynadıktan sonra sekizini Afganistan'da havaya uçurması.
Fobinin Türkçesi yılgı. Dünya kuş beyinli ejderlerden yıldı uzun zaman. Şimdi her şey şeffaflaştıkça gerçek güçler açığa çıkıyor, en "netameli" konular çatır çatır tartışılıyor. Sağlıklı bir gelişme bu.
Tabii, ejderlerin kuş beyinli olduğunu söylemek onlar tehlikesizdir demek değil. Tersine, ne halt edecekleri belli olmadığı için daha da tehlikelidirler. Bereket versin açıklık ortamı hepsinin hizaya getirilmesini kolaylaştırmakta.
Bize de açılımlar o nedenle gerekli.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA