Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Rahat olun, emsal var

Bütün ilkokullarımızda hâlâ öyle adet var mı, bilmiyorum. Benim çocukluğumda ders günü törenle başlayıp törenle biterdi. Rutin duruma geldiği için o törenlerde görüp duyduklarımın hiçbir heyecan verici etkisi kalmamıştı üstümde. Hatta sıkıcı birer angarya ayrıntısı olduklarını düşünmeye başlamıştım.
"Hazır ol!"
... Bayrak... Saygı duruşu... İstiklal Marşı... "Rahat!"... Bunlar yaşanırken sınıfta önümdeki kızın atkuyruğunu sıra arkasına bağlamak gibi haşarılık planları geçerdi aklımdan.
Bir sabah o kadar bekleyememiş, avludaki tören sırasında önüme düşme talihsizliğine uğrayan başka bir kızı çimdiklemiştim. Meğer beni okula getiren babam hemen ayrılmamış, töreni sokaktan izlerken görmüş yaptığımı.
O akşam evde gülerek hesabını sordu. Etkili bir savunmam yoktu. Sadece törenden çok sıkıldığımı söyledim.
Ciddileşerek düşündü. "Haklısın, bayrak mayrak sıkıcı hale getirilmemeli" dedi. "Ama bak sana bir şey anlatayım."
İstanbul'un işgali sırasında güzel bir genç kız olan teyzemin bir yere götürülmesi gerekmiş. Dayımla birlikte yolda yürürlerken birkaç siyahi düşman askeri laf atmış. Tartışınca başı belaya giren dayımı İngilizler sorguya çekip üç gün alıkoymuşlar. Bir subay da tokatlarken bağırmış "Haddini bil salak Türk" diye. Dayım o olayın etkisinden sıyrılamıyormuş.
Ben de babamın anlattığının hayli etkisinde kaldım. Törenlerde yine sıkılıyordum ama kızları rahat bıraktım.

* * *

Diyeceğim, "bayrak mayrak" soyut da, simgelediği gerçek çok çarpıcı olabiliyor. Bakın, bugün 30 Ağustos. Büyük Taarruz "alışılmış biçimde" kutlanırken Beşiktaş'ın son golü kadar coşku yaratmayacak toplum genelinde.
Birkaç yıl önce bir Kurtuluş Savaşı oyunu için araştırma tazelerken incelediğim o harekâtın ayrıntıları bana bir mucize masalı gibi göründü. Şöyle anlatayım:
Kendinizden çok daha iri ve güçlü bir kabadayı dikilmiş karşınıza. Onun elinde kılıç, sizin elinizde çakı var. Ya bütün isteklerine boyun eğecek ya da dövüşeceksiniz.
İkincisini yapmaya kalkarsanız elden gitmeniz kesin gibi. Tek şansınız punduna getirip zorbayı gafil avlamak.
Şunu tasarlıyorsunuz:
Dövüşmeye niyetiniz yokmuşçasına, çakıyı cebinize sokacak, hiç beklemediği anda bütün gücünüzle onun koluna yumruk indirip elinden düşüreceğiniz kılıcı kapacak, karnına saplayacaksınız.
Müthiş bir kumara benziyor tabii. Uygulamada başarıya ulaşması çok zayıf olasılık.
Büyük Taarruz öncesinde Mustafa Kemal Paşa'nın yaptığı plan öyle bir şeydi işte.
Karşıdaki Yunan ordusu çok güçlü görünüyordu. Silah ve donanım açısından kat kat üstündü. Karargâhını kurduğu Afyon'un "geçilmez" derecede sarp çevresini "mükemmel" savunma hatlarıyla korumaya almıştı.
Mustafa Kemal'in kurmay heyetindeki başka paşalardan "Baskın denemek hesapsızlık olur, geri teper, her şey elimizden gider" diyenler vardı. Yunanlılar da kendilerini öylesine güvende görüyorlardı ki, saldırımızın arifesinde balo veriyorlardı Afyon'da.
Bizim Başkomutan bütün sorumluluğu üstlenerek direndi. Düşmana çaktırmadan 100 bin kişiyi ağır silahlarıyla kuzeyden Afyon'un güneyine kaydırıp baskını başlattı. Süvarilerimiz de akıl almaz biçimde dağ aşıp geriye sarkınca allak bullak oldu Yunan savunması.
Şans yüzümüze gülse bile aylar alması beklenen harekât üç günde sonuç verdi; 9 gün sonra da İzmir'e girdik.

* * *

Dünyanın alkışladığı bir politika zaferi kazanan Obama'nın sloganı kısacıktı: "Başarabiliriz." Görülmemiş bir yenilik diye bizler de hayran kaldık.
Oysa kendi yakın geçmişimizde daha şaşırtıcı beceri örnekleri var.
Şimdi kalkınma, açılım, iç barış sağlama gibi konular gündeme geldikçe "Biz adam olmayız" felsefesinin tiryakileri umut kırıcı tezler üretip durmaktalar. Kulak asmayın. Hepsinin üstesinden geliriz.
Daha büyüğünü başardık çünkü.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA