Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Glasnost yolunda

Sabrın sonunun selamet olduğuna inananlarımız da var, "Sabır eşek meziyetidir" diyenlerimiz de. Ecdadımızın erdem saydığı başka özellikler de bugün tartışmaya açık.
Örneğin munislik (uysallık), tevekkül (kadere boyun eğme), ketumiyet (ağzı sıkılık)... Bunlar selamet (esenlik) mi sağlar her zaman?
Osmanlı tarihini okurken sayısız örneğine rastladıkça çözümünü bulamadığım bir bilmece kafama takılı kalmıştır:
Adam dilediğini yapabilecek konumda. Diyelim sadrazam. Haberi aldığı zaman İstanbul'dan uzaklarda.
Duyuyor ki padişah kızmış, kendisini boğdurmak için cellatları yola çıkarmış. Soruşturabilir duyumu. Doğru çıkarsa bir ata ya da tekneye atlayıp sıvışabilir. Ama öyle yapmaz, yılan görmüş tavşan gibi bekler. Niçin?
Çünkü ölüm emrine direnemeyecek kadar uysaldır. Canını savunamayacak kadar boyun eğmiştir kadere. Duyumu soruşturamayacak kadar sıkıdır ağzı.
Tamam da, niçin öyledir? Anlayamam.
Bilmecenin aklıma gelen tek çözümü: koşullanmanın gücü. "Padişah iradesine ses çıkarılmaz" inancı toplum havasına ve onun ruhuna öylesine sinmiştir ki, kımıldayamaz.
Sadrazamın sesi çıkmaz, canı çıkar.

***

Osmanlı'da öyleydi de, bugünkü toplum havamız çok mu farklı?
Acı olaylar içermese gülünç sayılabilecek bir durumdayız.
Hani aşırı iyi niyetli koca gözetlediği karısı bir adamın karşısında soyunup dökündükten sonra perdeyi çekince "Tüh, gerçeği anlayamayacağım" demiş ya. Besbelli tekerlere çomak sokmuş insanların ölümleriyle yüklü yakın geçmişimize bakarak ensemizi kaşımaktayız "Kasıt var mıydı işin içinde?" diye.
Melanet uzmanları her yerde çoğunluğun safdilliğine güvenirler. Kennedy'yi vuranı vuran adam da, o cinayetleri aydınlatabilecek bilgilere sahip bütün kişiler de kısa sürede dünyamızdan göçtü. Ecel yığınının rastlantı kümesi olup olmadığı tartışılmakta hâlâ. Kuşku dile getirenler "Komplo teorilerine mi inanıyorsun?" sorusuyla püskürtülüyor.
Bizde yalnız hastalıklar, kazalar, ölümler değil, katliamlar üst üste gelmiş daracık zaman dilimleri içinde. Hesaplar belli. Cinayetlerin kimlere neler kazandıracağı açık. Sherlock Holmes gerektiren esrar yok ortada.
Ne var? Daha doğrusu ne vardı son günlere kadar?
Tuhaf bir munislik, tevekkül, ketumiyet.
***

Bereket versin halkoylaması sonrasında bir canlanma görülüyor. Sırları örten topraklar bu sefer kararlılıkla eşelenmekte. Bulunanlar çukurlara iade edilip yeniden örtülmeyecek galiba.
Açığa çıkan gerçekler arasında ben en çok geçmişteki suskunluğa şaşıyorum. Kurbanların yakınlarının anlattıkları şu noktada kesişiyor sık sık:
"Rahmetli öldürüleceğini biliyordu. 'Bizi tasfiye edecekler' diyordu."
Peki, mübarek kurbanlar kendi ölümlerini hedefleyen entrikaların farkındaydılar da, neden seslerini yükseltmediler acaba?
Aklıma yine tek yanıt geliyor: ketumiyet.
İmparatorluğun ve cumhuriyet dönemindeki vesayetin mirası yoğun koşullanma.
Neyse, zararın neresinden dönülse kârdır. Çağımızda en değerli ve yararlı toplumsal erdemlerden birinin şeffaflık olduğu ülkemizde de anlaşılıyor artık.
Ruslar komünizm kisveli faşist bürokrasi kâbusundan "glasnost" sayesinde kurtuldular. Darısı başımıza.
Ha gayret diyelim. Oluyor gibi!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA