Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Hamakat duvarları

André Maginot adını duymamışsınızdır. Fransa'da İkinci Dünya Savaşı öncesinde savunma bakanlığı da yapmış olan, ihtiyatlı ve basiretli yaklaşımıyla ünlü politikacı.
O yıllarda ülkesinin Almanya ile arası şimdiki gibi değil; karşılıklı diş bileniyor. Aklıevvel Maginot "yüzde yüz güvenlik" sağlama iddiasıyla doğu sınırına bir "çelik duvar" çekilmesini öneriyor. Hükümet de o akla uyunca kuzeydeki Belçika sınırına kadar 120 kilometre uzunluğunda, 15 kilometre derinliğinde bir savunma hattı inşa ediliyor. Adı tabii Maginot Hattı.
Önceki gün National Geographic kanalının yayımladığı belgeselde onun içi dışı gösterildi: korkunç paralar harcanarak yapılmış istihkamlar, sığınaklar, komuta merkezleri, demiryolu tünelleri, dev toplar vesaire.
Ama Belçika'nın Almanya ile sınırında hat mat yoktu. Nasreddin Hoca'nın türbesi misali, Fransa'nın kuzeyi apaçık ve dümdüzdü. Almanlar 1940 baharında kahkahalar atarak oradan dolaşıp girdikleri ülkeyi ezdiler rahatça. Maginot Hattı da insan avanaklığın anıtı gibi dımdızlak ortada kaldı.

***
Duvarlar yalnız fiziksel yoldan baypas edilmez; onların soyut güçlerle aşıldığı da oluyor.
Yirmi bir yıl öncesine kadar Almanya'nın doğusunda komünist kisveli bir faşist devlet vardı. Yönetimi ülkenin öte yanındaki refahı halk görmesin, oraya kaçmaya kalkmasın diye araya çektiği beton duvarı dikenli teller ve silahlı nöbetçilerle korumaya almıştı. Üstünden atlamaya değil ya, yanına yaklaşmaya kalkan vuruluyordu takkadak. Yine de deneyip delik deşik olanlar az değildi.
Ancak, zorba yöneticiler çağımızda elektronik iletişim etkisinin betonla durdurulamayacağını hesaba katamadılar. Duvar örerek kör etmeyi umdukları insanlar ötedeki soydaşların nasıl yaşadıklarını duyuyor, biliyor, ekranlarda görüyorlardı.
Hoşnutsuzlukları kısa sürede sabırsızlığa, sabırsızlıkları öfkeye, öfkeleri isyana dönüştü. İki yandan gelen baskılarla yıkıldı gitti Berlin duvarı.
***
Şimdi Yunanistan Trakya sınırına duvar örmeye niyetli. Teşvikçi ve destekçisi de "Avrupa".
Dar anlamda, kısa sürede büsbütün haksız sayılmazlar. Başka yerlerden gelip ülkemizden geçen sığınmacıların akını oralarda sorun yaratıyor.
Sakatlık, insan tsunamisini duvarla durdurma denemesinin yeterli önlem olacağına inanmalarında. Bereket versin komşumuzda gerçekçi insanlar da var. Önceki gün Atina'da duvar projesini protesto amaçlı gösteriler yapıldı. Reuters Ajansı katılımcılar arasındaki mültecilerin şöyle sözler söylediklerini bildiriyor:
"Duvar çözüm değil. Bizi Avrupa'ya gelmeye iten soruna yanıt da değil. O duvarı yapmak için o kadar para harcanması çok saçma."
"Geçişi kaparsanız insanlar yenisini yaratır. Çünkü başı dertte olan kişi ne pahasına olursa olsun geçmenin yolunu bulur."
Bizim de atasözümüz var ya:
"Aç it fırın duvarı deler."
Yalnız, şimdiki durumda it sözcüğü aç mültecilere değil de, tok duvarcılara yakışıyor.
***
Kendi durumumuza bakarken, şunu da unutmayalım:
André Maginot kafasıyla çekilen savunma hatlarının en anlamsız ve en tehlikelisi toplum içlerinde örülenlerdir.
Son zamanlarda dizi, heykel, stadyum falan kapışmalarına dalmışken, yaşamsal sorun biraz geri plana itiliyor gibime gelmekte. "Rafta" sanki.
Oysa değil. Hasta yatağının ayak ucuna dikilmiş Azrail gibi karşımızda. Onu görmezden gelmekten daha yanlış bir tutum düşünemiyorum.
Türk ve Kürt kökenli vatandaşlarımız arasına çekilmiş duygusal duvarlar duruyor yerli yerinde. Onları bir an önce biz ortadan kaldırmazsak bela başımıza yıkılacak.
Büyük aptallık olur.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA