Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK ERDURAN

Erdoğanofobi

Kavimlere ilişkin genelleme yapmak tehlikelidir; farkına varmadan ırkçılığa sürüklenebilir insan. Ama Arap liderler hakkında şunu söylemek kaçınılmaz:
Vatandaşlarının gözlerinin içine bakarak kaskatı gerçeklere taban tabana zıt laflar edebiliyor, örneğin savaş alanlarında orduları darmadağın olurken zafer naraları atabiliyorlar.
Beşar Esad'ın merakla beklenen konuşmasını dinleyeyim dedim; Suriye halkı ile birlikte budala yerine konulmaya yarım saat dayandıktan sonra kapattım televizyonu. Yeni damat şıklığına pek yakışan zarif gülücüklerle neler anlatıyordu, neler!
Ahalisi ülkedeki yönetimi çok seviyormuş. Bütün kargaşa dış odakların komplosuymuş. Yabancılardan para alan hainler sabotaj yapıyorlarmış. Sevgili halkı ile arasına giren, onu ilkelerinden vazgeçirmeye çalışanlar varmış.
(Bu söz bize de yönelik herhalde. Yönetime muhabbetinden apar topar topraklarımıza kaçan 11 bin insana çadır kuruyor, kendisini "ortalığı kana bulama pahasına koltuğu bırakmama" ilkesinden vazgeçirmeye çalışıyoruz ya.)
Bölgede egemenlik dolapları çeviren devletler var elbette. Ama Esad'ın kendi halkına saldırıları onların işini kolaylaştırmakta.
Kurduğumuz kamplardaki insanlar paralı film figüranları değil. Canlarını zor kurtarmış, hiçbir şeyi olmayan, perişan felaketzedeler. Kırım sürerse onların da, kaçamayıp Suriye topraklarına gömülenlerin de sayısı arttıkça artacak. Çok geçmeden dıştan kurcalamalar komplo olmaktan çıkıp açık müdahaleye dönüşecek. Her girişimin tepki çekmesiyle altı üstüne gelecek bölgenin.
Esad'ın yutturmacalarını dinlerken az daha bağıracaktım:
"Diktatörsün! İstenmiyorsun! Git be, git!"

***

Ülkemizdeki durum Suriye'dekinin tersi gibi. Seçimi kazasız belasız yaptık. Şu ortamda kimsenin kimseye bağırmasına gerek yok. Öyleyken sonuçların yorumlanmasında nedense acayip bir şiddet dilinin kullanımı sürüyor.
Bir taraf ezmiş, öbür taraf ezilmiş. Bir tarafın zaferi kahretmiş; öbür taraf bozgun, hezimet, çöküntü içinde... Sanki Çaldıran Meydan Savaşı'ndan söz ediyoruz.
Yaşanan bir seçim. Çoğunluk şimdilik bir tarafı öbürüne tercih etti, o kadar. Ev tutacağınız zaman size gösterilen iki yerden birini seçtiğinizde oranın sahibi kahredici zafer kazanmış, öteki de bozguna uğramış mı olur?
İşin tuhafı, abartılı üsluptan en büyük zararı muzaffer denen Erdoğan görüyor. İçte ve dışta onun hakkında kasıt ya da telaşla pompalanan diktatörlük kaygıları yoğunlaştı. Farklı kazandı diye zorbalık hevesi daha da kabaracakmış.
(Burada anahtar deyim "daha da". Onun dile getirilişi tepkisiz geçiştirildi mi, öyle bir hevesin varlığı kabul edilmiş oluyor.)
Yurt içi panikçilerimiz yetmiyor; başımız yabancı kafadarlarıyla da dertte. Etkili dünya dergileri arasında nöbeti Economist' ten Time aldı bu hafta. Başlıca yazılarından birinin başlığında soruyor: "Recep Tayyip Erdoğan reformcu mu, güçlü adam adayı mı?"
***
"Güçlü adam" Üçüncü Dünya ülkelerinin zorba yöneticilerine verilen addır. Örneğin Obama ne kadar güçlenirse güçlensin, ona o deyim yakıştırılmaz. Çünkü diktatörlüğü söz konusu olamaz.
Neden olamaz? Diktatörlük ancak geri kalmışlık, kargaşa ve çöküntü ortamlarında gündeme gelebilir de ondan.
Peki, Türkiye'de öyle bir ortam var mı? İdi Amin Uganda'sını, Pinochet Şili'sini, Hitler Almanya'sını andırır bir durumda mıyız? Rastlantıya bakın: Time dergisinin aynı sayısının kapağında resmi olan hekim Mehmet Öz. Ve bu hafta bütün dünya basınında Türk siyasal olgunluğu, ekonomisi, istikrarı övülüyor.
Şu ortamda işleri tıkırında olan Erdoğan dikta kurma girişimi gibi bir serüvene niçin atılsın? Öyle bir şeye heveslenen kişinin orduyu rakiplere karşı kullanması, başka partileri kapattırması, statükocu iş çevreleriyle el ele vermesi gerekir. Bunları Erdoğan mı yapıyor, hepsi ona karşı mı denendi?
Serüvene atılmaya kalksa, gelişmiş Türkiye'nin bütün güçleri hop diyemez mi? Siz diyemez misiniz, endişeli meslektaşlar? O kadar az mı güveniyorsunuz kendinize?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA