Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

10 yıla projektör

Türkiye'nin gelecekteki ekonomik, toplumsal ve siyasal hayatına pencere açması nedeniyle İzmir'deki İktisat Kongreleri çok önem taşıyor.
Amacına ulaşma açısından bir değerlendirme yaptığımızda, üç kongrenin en başarılısının ilki olduğu sonucu çıkıyor.
Kurtuluş Savaşı'nın hemen ardından, Lozan'daki barış görüşmelerinin çıkmaza girdiği, yani belirsizliğin hüküm sürdüğü bir dönemde, 17 Şubat-4 Mart 1923 tarihlerinde yapılan İzmir Birinci İktisat Kongresi'nde yeni devletin ekonomik politikalarının temelleri atıldı: Özel sektör ağırlıklı liberal sistem ve sermaye birikimi sağlanıncaya kadar karma ekonomi uygulanması. Sanayileşme hamlesi başlatılması ve onu destekleyecek bankalar kurulması... 1929'da dünyayı sarsan büyük ekonomik krize rağmen bu politikalar dirayetle uygulandı ve hedeflerin çoğuna ulaşıldı.
Özelleştirme talebi
"İkinci İktisat Kongresi bundan 58 yıl sonra, 1981'de toplanabildi" diyor tarihçiler. Ancak 22-27 Kasım 1948'de İstanbul'da yapılan Türkiye İktisat Kongresi'ni gözardı ediyorlar. O kongre de çok önemli, çünkü "Özelleştirme" ilk kez orada tartışıldı. Özelleştirme kavramının bile bilinmediği o dönemde, birçok konuşmacı "Devletin ticaret ve sanayiden çekilmesi zamanı geldi" çağrısı yaptı.
Neyse... 1981'e dönelim. Türkiye'yi Milli Güvenlik Konseyi'nin yönettiği, Turgut Özal'ın Başbakan Yardımcısı olduğu dönemde, 2-7 Kasım 1981 tarihlerinde yapılan kongrede, ekonomide dönüşüm öngören bir dizi hedef belirlendi: Türk Lirası'nın serbest sisteme geçmesi, gerçekçi kur politikası izlenmesi, sanayinin dış rekabete açılması, yabancı sermayenin teşvik edilmesi, vergi tabanının genişletilip oranların düşürülmesi. Özal 1983'te iktidara gelince o hedeflerin çoğunu programına aldı.
Kaybedilen 10 yıl
Yanarız, yanarız, 3'üncü İzmir İktisat Kongresi'ne yanarız. Çünkü 4-7 Haziran 1992'de toplanan o kongrede alınan kararlar hayata geçirilmiş olsaydı, ne 1994 ve 2001 krizlerini yaşardık, ne bugün IMF'nin pençesinde çırpınırdık, ne hâlâ özelleştirmeyle uğraşırdık, ne... Say, say bitmez.
O dönemde Çankaya'da Özal vardı, Başbakanlık koltuğunda ise Süleyman Demirel. DPT Müsteşarı İlhan Kesici sonuç konuşmasında, "Önümüzdeki 8-10 yılın Türkiye'de iyimser bir dönem olacağı konusunda görüşbirliği oluştu" diyor, hükümete sunulacak kararları şöyle sayıyordu:
"Kamu açıkları ve finansmanı makul hadlere indirilmeli. Enflasyonsuz büyüme sağlanmalı. Devlet 8-10 yıllık dönemde ekonomik faaliyetlerden tümüyle çekilmeli. Devlet daha küçük kadrolu ve daha etkin yapılanmaya geçmeli. Kurlar, faizler ve fiyatların serbestçe oluşacağı ortama 2000 yılından önce kavuşulmalı."
Dileriz 4'üncü İktisat Kongresi için ileride dövünmeyiz.
Dileriz 2010'larda 5'inci İktisat Kongresi toplandığında Türkiye, AB ile bütünleşme maratonunun sonuna gelmiş, kişi başına geliri 20 bin dolara yaklaşmış, gelir dağılımında uçurumu kapatmış, özelleştirmesini tamamlamış, kamu borç stokunu eritmiş, en güçlü 20 ülke arasına girmiş, bilgi toplumuna geçmiş olur.
Başbakan Erdoğan'ın ifadesiyle, "Bu kongre gelecek
10 yıllık dönemde önemli bir kilometre taşı olarak daima hatırlanacak." Dileriz, iyi anılır, iyi duygularla hatırlanır...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA