Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Yasa çözüm mü?

Kemal Derviş siyasetten soğumakta haklı. 3 Kasım 2002'de Türk halkının yeni ve temiz bir dönemi başlatma misyonu yüklediği 22'nci dönem parlamentosu da 2.5 yılda kirlendi. En azından ahlaken.
Meclis Başkanı Bülent Arınç'ın "İstifa bireysel haktır. Milletvekilleri isterlerse istifa ederler, isterlerse başka yere katılırlar" görüşüne her ne kadar kaderimizi bağladığımız AB ülkelerinde pek eşi görülmese debireysel özgürlükler açısından katılıyoruz. Ancak parti değiştirmelerin kamuoyunun, en azından o milletvekiline oy verenlerin onaylamasa bile anlayışla karşılayabileceği etik dayanağı olmalı.
Kusura bakmasınlar ama dünkü istifa ve katılımlarla ilgili açıklamalarda sıralanan gerekçeler bize "Ahlaken malul" geldi. Sadece iki örnek verelim: İlki Mersin Milletvekili Ersoy Bulut'tan. CHP'den istifa eden 5 milletvekili adına okuduğu bildiride şöyle dedi: "CHP'ye oligarşik bir yapı hâkim oldu. Bu yapılanma giderek tam bir Baykal hegemonyasına dönüştü. CHP'yi politburo yönetiyor."

Siyaset
ve ahlak
Şimdi 2.5 yıl geriye gidelim. CHP 3 Kasım 2002 seçimleri için adaylarını belirlerken 81 ilin yalnızca 11'inde önseçime gitti. Geri kalanların tümünde listeleri Baykal hazırladı. O dönemin gazetelerini açıp bakın; "CHP'de politbüro saltanatı" ya da "Tek seçici Baykal" manşetleriyle dolu.
Adaylarını Baykal'ın belirlediği iller arasında Mersin de vardı. Yani bugün istifasına gerekçe olarak Baykal hegemonyasını gösteren Bulut, o hegemonyanın torpiliyle listeye ve Meclis'e girdi.
"Gık"ı bile çıkmadan.
İkinci örnek Mardin Milletvekili Muharrem Doğan'dan. Dün ANAP'a katılım töreninde yine Baykal sayesindeseçildiği CHP'ye de, AK Parti'ye de verip veriştirdi, "Çoğulcu, katılımcı, çağdaş yeni siyasete ihtiyaç var. Bunu başarabilmek için bilgi ve beceri gerekiyor. Ben bütün bunların Erkan Mumcu'da olduğuna inanıyorum" dedi.
Aynı Muharrem Doğan, bir ay önce şöyle konuşuyordu: "Bana bütün partilerden teklif geliyor. Şimdilik beklemedeyim. Bağımsız kalacak halimiz yok. İçlerinden birini seçip hizmete devam edeceğiz."
Yani AK Parti de olabilirdi Doğan'ın tercihi, SHP de, DYP de, belki henüz transfer yapamamış Meclis dışındaki bir parti de...
Biliyoruz, bu ilkesizlikleri gizlemek için sığınılan "Parti içi demokrasi yokluğu" gerekçesini ortadan kaldırmak için, yine "Siyasette reform" çağrıları yapılacak. Siyasi Partiler Yasası'nın yenilenmesi önerilecek.
Acaba bu talepler sorunu çözecek mi? Türkiye Ekonomik ve Sosyal Etütler Vakfı (TESEV) bir araştırmada şu sonuca vardı:
"Siyasi Partiler Kanunu katılımcı demokrasiye engel teşkil etmiyor. Kamuoyunda sıklıkla dile getirilen, lider sultası, parti içi demokrasi yokluğu gibi pratikte yaşanan problemlere, lider partisi eleştirilerine, partilerin üyeleri, delegeleri, karar ve yönetim organlarında bulunanlar katılmıyor. Dolayısıyla bu partileri zorla demokratik yapmaya çalışmanın, hele ki bunu yasa kanalıyla yapmanın doğru olmadığına inanıyoruz."
Özetle, sorun ne yasa, ne parti, ne lider sultası; sorun ilkeli ve ahlaki duruş sergileyip sergilememek.
Lüksemburglu yazar Claude Frisoni'nin dediği gibi, "Büyük insanlar için etik önemli, küçükler için de etiket!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA