Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Kasırga

Almanya Temsilcimiz Mikdat Karaalioğlu'nun sivil toplum örgütleri temsilcilerine verdiği yemeğe katılmak için yaptığımız bir günlük Köln ziyareti kâbusa dönüştü.
Portekiz, Fransa, Belçika, Hollanda ve Almanya'yı vuran "Xynthia" (Sintia) kasırgası nedeniyle.
Atlantik'te oluşup Batı Avrupa'ya yönelen ve hızı saatte 120 kilometreyi bulan kasırganın ağaçları kökleyip savurmasını dehşetle izledik. Faciadan biz de nasibimizi aldık; uçak seferlerinin durması nedeniyle Köln'de mahsur kaldık.
Kasırga öncesi sessizlikte, birkaç boş saatimizi değerlendirmek için, Almanya'ya göre ılık sayılabilecek bir pazar sabahı Köln'de yürüyüşe çıktık. Ve gördüklerimiz içimizi sızlattı: Her caddenin iki yanında onlarca dilenci sıralanmıştı. Hiçbiri göçmen değildi.
Benzer manzaralarla Paris'te, Brüksel'de, Orta Avrupa kentlerinde de karşılaşmıştık. Ancak Köln'deki Alman dilenciler gerçekten gözümüzü korkuttu. Çünkü Almanya Avrupa'nın en zengin ülkesi.

Zenginliğin arka yüzü

Ama verilere bakınca bu zenginliğin adil olarak paylaşılmadığı, sosyal adalet ilkesinin dibe vurduğu hemen sırıtıyor.
Düşünün; her sekiz Alman'dan biri yoksul. Sosyal yardımlar da olmasa, bu oran dörtte bire kadar inecek. Üstelik bu rakamlar 2007 sonunun, yani kriz öncesinin tablosunu yansıtıyor. Krizde hem yoksulluğun katlandığını, hem de yoksulların daha da muhtaç duruma düştüklerini herkes kabul ediyor. Daha vahimi: Yakın gelecekte iyileşmeyi kimse beklemiyor. Neden? Cevap: Belki ekonomi canlanıyor, krizden çıkılıyor ama istihdam yaratılamıyor.
Köln ziyaretinin hemen arifesinde bir Fransız kamu kurumunun, "Yoksulluk ve Sosyal Dışlanmışlık Ulusal Gözlemevi"nin açıkladığı raporu okuduk. Onda da Fransız halkının yüzde 13.4'ünün (8 milyon kişi) yoksulluk sınırının altında bir yaşam sürdükleri, en yoksul kesimin nüfusun yüzde 3.7'sini oluşturduğu belirtiliyor ve şöyle deniliyor: "Yoksulluk sınırının altında yaşayanların oranı artmıyor ama sorun şu: Yoksullar daha da yoksullaşıyor. İstihdamdaki kötüleşme yüzünden, geriye dönüşü olmayacak bir yeni işsizler ve yoksullar kitlesi doğması tehlikesiyle karşı karşıya bulunuyoruz..."
Fransa'yla ilgili aktardığımız veriler de 2007 sonuyla ilgili. Yani kriz öncesi dönemin bulguları.
İktisatçılar, 2008'in "Finansal kriz yılı", 2009'un da "Ekonomik kriz yılı" olduğunu, 2010'un ise "Sosyal kriz yılı" olacağını belirtiyorlar. En tehlikeli kriz de bu.
"Sintia" birkaç gün etkili olup geçecek ama Avrupa'yı vuracak asıl kasırga yeni yeni oluşuyor: Sosyal patlama!

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA