Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Diyarbakır izlenimleri

SABAH, bildiğiniz gibi, Türkiye'nin her bölgesine özel ekler ya da sayfalar hazırlıyor. Eklerimizi daha da geliştirmek ve zenginleştirmek için her ayın son hafta sonunda bir bölgenin merkezinde yazı işlerinden dağıtıma, baskıdan reklama kadar tüm birimlerin temsilcilerinin katıldığı toplantılar yapıyoruz.
Ankara, Adana, Antalya, İzmir, Bursa, İstanbul... Derken bu ay Diyarbakır'da toplanmaya karar verdik.
Sevindim; bugüne kadar yolumun düşmediği Diyarbakır'ı görecektim.
Biraz da tedirgin oldum; PKK ile ilgili yayınlarımızdan ötürü aldığım tehditler yüzünden.
Cuma akşamı 19.15 uçağına atladım, ver elini Diyarbakır. Uçağımızın yarısından fazlasını yabancılar doldurmuştu. Amerikalılar, Almanlar, Fransızlar, İtalyanlar... "Ne çok seveni varmış Diyarbakır'ın" diye mırıldandım.
İndiğimizde gece çökmüştü. Havaalanı kentin içinde olduğu için toplanacağımız otele 10 dakikada vardım.
İlk izlenimlerim: Diyarbakır'ın o ünlü, tarihi surları eski görkemine kavuşmuş. Çevresi pırıl pırıl ve ışıl ışıl olmuş. Yollar, sokaklar temiz ve oldukça yeşil. Taksiler tek tip, tek model, tek renk ve çok sevimli. Belediye otobüsleri de tek model ve modern. Gece hayatı hareketli.
Toplantıdan sonra arkadaşlar bir sürpriz hazırlayıp "Sıra gecesi" düzenlemişler. Sait Özruna yönetimindeki "Eyvan Grubu" sahne aldı. Daha ilk türküde ruhumun tellerini titretmeyi başardılar. Kazancı Bedih'in öğrencisi Arif Gürhan, Leyla Sürer, Mehmet Güneyli... Sanatçıların hepsi de olağanüstü sese sahiptiler. "Buralardan daha çok İbrahim Tatlıses'ler çıkar" dedim arkadaşlarıma.
"1.50'lik boyuna bakmayın, mangal gibi yüreği var" diye anlatılan Mehmet Güneyli'den "Huma kuşu" türküsünü rica ettim. Bir okudu ki, anlatılacak gibi değil.
"Huma kuşu yükseklerden seslenir / Yar koynunda bir çift suna beslenir / Sen ağlama kirpiklerin ıslanır / Ben ağlim ki belki deli gönül uslanır..."
Sabah kısa bir şehir turu yaptım. Bağlar ilçesi caddelerinde yürüdüm. "Bildiğiniz bütün olaylar bu bölgede olur" dedi Diyarbakır büromuzda görevli bir arkadaş. Ekledi: "Özellikle de kepenk kapatma eylemleri..."
"Kapatma mı, yoksa Başbakan Erdoğan'ın dediği gibi kapattırma mı" diye sordum.
"Nasıl yorumlarsan" gibisinden bir el işareti yapmakla yetindi. Çekingenliğini anlayışla karşıladım. Çünkü biz ne zaman PKK'yla ilgili yayın yapsak, Diyarbakır büromuzun çalışanları sıkıntıya giriyorlar, geriliyorlardı.
Sık sık kepenkleri indirtilen dükkânlara göz attım. Esnaf mekânını açmış; kimi çevreyi süpürüyor, kimi çayını yudumluyor, kimi siftah yapmanın keyfini çıkarıyor...
Caddelerde insanlar telaşsız, sakin yürüyorlar, lokantalarda, pastanelerde, kafeteryalarda o ünlü "Diyarbakır kahvaltısı" nı yapıyorlar...
Tüm caddelere, meydanlara asılan BDP'li bağımsızların, AK Parti'nin, CHP'nin flamaları hafif rüzgârda barış içinde nazlı nazlı dalgalanıyorlar.
(Not: Kılıçdaroğlu'nun Diyarbakır mitingi 31 Mayıs'ta, Erdoğan'ın da hemen ertesi günü, 1 Haziran'da. Bahçeli de Diyarbakır'a gidecek, 6 Haziran'da.)
Huzur gelse bu kent bölgenin yıldızı olur. Nüfusuyla, büyüklüğüyle, güzelliğiyle, doğal zenginlikleriyle...
"Huma kuşu" türküsü yankılandı kulaklarımda.
"Çok, görülemeyecek kadar çok yükseklerde uçan o efsane kuş ah bir Diyarbakır'a konuverse" dileğinde bulundum. (Not: Huma kuşunun konduğu yere mutluluk getirdiği söylenir.)
Diyarbakır'ı sevdim. Yine gideceğim.
Nasıl olsa Diyarbakırlılar'ın dedikleri gibi, "Sayılı goyunu gurt yemez."

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA