Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Başa dönmek

Demokrasi nedir? Egemen bir halkın yetkisini kendisini temsil eden iktidara emanet etmesi.
Başarısız olursa iktidarın ödeyeceği bedel belli: Sandıkta cezalandırılmak ve yerini başka siyasi kadrolara bırakmak.
Ama bir kredi derecelendirme kuruluşunun ABD'nin notunu düşürmesinin yarattığı deprem, bizi artık siyasi iktidarın çok ama çok üstünde bir başka iktidar bulunduğu gerçeğiyle karşı karşıya getirdi...
Demokrasi, uyan. Dünya piyasaların diktatörlüğüne doğru gidiyor. İş işten geçmeden bu gidişe dur demezsen, bir süre sonra siyasal iktidarlar ellerini kollarını kıpırdatamayacak duruma gelecekler...

***

"Standard and Poor's"un dünyanın en güçlü devleti olan ABD'ye diz çöktürmesiyle ilgili olarak dünya medyasında yayınlanan çarşaf çarşaf yorumlardan sadece iki alıntı bunlar.
Tüm yorumlarda bir kritere de gönderme yapılıyor: "Demokrasinin kurucu değerleri".
Yani, "Atina Demokrasisi".
Biliyor musunuz; Milattan Önce 4'üncü yüzyılda Atina'da demokrasinin doğması, "Site"deki derin bir mali ve siyasi krizin sonucu oldu. Anlatayım.
Atina toplumu bir özgür insanlardan, bir de kölelerden oluşuyordu.
Ama zamanla özgür insanlar da köleleşmeye başladı.
Borçlarını ödeyemeyenler, alacaklıların kölesi durumuna düşüyorlardı.
İktidar da soylular sınıfının tekelindeydi.
Lidya'da keşfedilen paranın, takas sisteminin yerini alması, ticari mübadelerin yaygınlaşmasını sağladı. Bu sayede bir de kentlileşmiş zengin bir tüccar ve armatör sınıfı doğdu. Bu yeni sınıf soyluların iktidar tekeline başkaldırdı.
İşte bir yandan özgür bireylerin mali nedenlerle köleleşmesi, bir yandan da zengin ve güçlü yeni sınıfın talepleri, Atina'daki siyasal yapının temellerini sallamaya başladı.
Kriz ancak siyasal örgütlenme modelini değiştirerek aşılabildi:
Demokrasinin ilk haliyle. Veya bir tür demokrasiyle.
Önce, Solon bir yasalar kodu (Yani bir tür anayasa) hazırladı:
Halkın borçlarını sildi, borç nedeniyle köleleştirmeyi yasakladı.
Ardından, Klistenes merkezi yönetimin altında yerel yönetimler oluşturdu.
Böylece "İşini tepedekilere hallettirme" alışkanlığını, dolayısıyla rüşvet çarkını kırdı.
Parlamentonun temsil gücünü artırmak için "400'ler Meclisi"nin üye sayısını 500'e çıkardı. Ve en önemlisi, halk egemenliği için tehdit oluşturanlara ya da düzeni yıkmaya kalkışanlara sürgün cezası getirdi.
Ve nihayet, Perikles "Hak" kavramına bir de "Görev"i ekledi:
Zengin-fakir ayrımı yapılmadan tüm Atinalılar yılda bir gün ücretsiz olarak kamuya çalışacaklardı.
Karşılığında da "Atina Oyunları"nı ücretsiz izleme hakkı kazanacaklardı. Perikles böylece tüm Atinalılar'ın demokratik sistemin bir parçası olmalarını, demokrasiyi içselleştirmelerini sağladı.
Tarihçiler ve düşünürler, "Atina Demokrasisi"nin "Mülkiyetin gücünün sınırlandırılması" sayesinde gerçekleştirilebildiğini savunuyorlar. Açarsak, demokrasi yolunda atılan ilk adım, paranın, zenginliğin iktidarının gemlenmesi oldu.
Aradan neredeyse 2500 yıl geçti. Yine başa döndük. Paranın gücü ve iktidarı kontrolden çıktı. Demokrasiye meydan okumaya, demokratik yönetimlerin temelini dinamitlemeye başladı.
Borçlular, alacaklıların kölesi değilse bile tutsağı haline geldi.
Dünyanın yeni bir Solon'a ihtiyacı var. Yeni bir Klistenes'e.
Ve de yeni bir Perikles'e.
Bulunabilecek mi?
ABD'nin, Avrupa'nın "Lider" kadroları içinden böyle bir kurtarıcı çıkabilecek mi?
Yarın yanıtlamaya çalışayım...


Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA