Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

İçerden bir ses

Ben bir ortaokul Türkçe öğretmeniyim. Hiçbir ideolojik tutkunun sahibi değilim, yüreği milletinin dolayısıyla insanlığın güzel geleceği için atan bir eğitimciyim...
Okurumun gönderdiği elektronik ileti bu cümlelerle başlıyor. Ve 8 yıl kesintisiz ile 4+4+4 kesintili eğitim arasındaki farkları, eğitim ordusunun bir neferi, yani "İçerden biri" olarak bakın nasıl değerlendiriyor:

***

Bugün kabul etsek de etmesek de uyguladığımız ilköğretim sisteminde iki ayrı gelişim dönemi var. Aynı okul sisteminde iki ayrı dönemi yaşayan öğrencilerin bir arada bulunması birtakım sıkıntıları da beraberinde getiriyor. Bu noktada en büyük şikâyet konusu, farklı dönemdeki çocukları aynı fiziksel mekânda tutmanın zorluğu ve küçük çocukları bu şartlar dolayısıyla manen ve fiziki olarak koruma güçlüğü. Ancak tek sorun bu değil. İki ayrı dönemin tek okul içinde okutulmasının eğitim-öğretim faaliyetlerini kısıtlayıcı, eğitimin amacına ulaşmasını engelleyici etkileri de var.
İlköğretimin tek kurum olmasının sorunları eğitim-öğretimin vazgeçilmez faaliyetleri olan sosyal ve kültürel etkinliklerde de kendini gösteriyor. Bir okul düşünün ki aynı törende tamamına hitap edemiyorsunuz. Örneğin, Çanakkale Zaferi'ni anmak için hazırladığınız bir programda II. kademe öğrencileri duygulanırken ve günün anlamını hissedebilirken, henüz soyut düşünme dönemine ulaşmamış I. kademe öğrencileri hiçbir şey hissetmiyor ve sıkılabiliyorlar. Yine ilköğretimde bütün okulunuza yönelik bir tiyatro hazırlayamazsınız, aynı filmi getirtip bütün okula seyrettiremezsiniz. Özellikle bu tür faaliyetlerde okulunuzda iki ayrı dönemin olduğunu net bir şekilde gözlemlersiniz ve ister istemez şunu düşünürsünüz: "Bu çocuklar niçin inatla bir arada tutulur?"
Özellikle II. kademede derse giren bir branş öğretmeni olarak şunu çok net gözlemleyebiliyorum: Ortaokul düzeyinde, eşit müfredatla eşit eğitim yapmaya çalışmak en eşitsiz sistem. Bunu eşitsizliğin iki tarafındaki öğrencileri ayırmadan söylüyorum; iki tarafa da yazık, ülkenin zamanına, imkâ nlarına da yazık. 6,7 ve 8. sınıflarda Türkçe dersine girip tek cümlelik katkım olmayan çocuklar var; bunu itiraf ediyor ve bundan derin teessür duyuyorum. Bir tarafta Anadolu lisesine, fen lisesine öğrenci hazırlarken, onlara dil bilgisinin, anlam bilgisinin inceliklerini anlatırken, diğer yanda sıkıntıdan kendinden geçen öğrenci... Ama bu sıkılan evladım teknoloji tasarım dersinde harika ürünler çıkarabiliyor; fakat sistem Türkçe dersini beş saat, teknoloji tasarım dersini iki saat görmeye zorluyor.
İlköğretim okulları bir bütün kabul edildiği için, bu kurumlara yönelik oluşturulan kural ve çıkarılan yönetmelikler de tüm okula yönelik oluyor. Bu eğitim döneminde başarısızlıkların öne çıkarılmaması istenir; ancak bu I. kademe öğrencileri için anlaşılır bir durumken II. kademe öğrencilerini ise adeta tembelliğe itiyor. Keza disiplin yönetmeliğinin uygulanmasında da benzer sorunlar var. Bu açılardan baktığımızda, II. kademe öğrencisi hiçbir şekilde liseye hazırlanmıyor. 9. sınıflarda derse girmiş bir öğretmen olarak bunu açık bir şekilde gözlemledim. Öğrenci ne akademik bilgi, ne de psikolojik olarak liseye hazır geliyor.
En açık ifadeyle, 8 yıllık eğitime geçilirken ilkokul ve ortaokul birleştirilmedi, ortaokul iptal edildi, ilkokul 8 yıla çıkarıldı. Durum böyle olunca da liseye hazırlayan bir kademe olan ortaokul devreden çıktı, ilkokuldan liseye geçilir oldu.
Sonuç olarak, konuyla ilgilenenlere bir soru yöneltmek istiyorum: Eğitim sistemleri içinde bağımsız ortaokulu olmayan kaç gelişmiş ülke var?

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA