Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ERDAL ŞAFAK

Ormandaki Anka Kuşu

Bana "Dünyanın en kutsal varlığı nedir" diye sorsalar, hiç düşünmeden "Orman" derim. Çünkü orman bildiğiniz onca özelliğinin yanı sıra, insanoğlunun ilk mabedi. İnsan mimariden tıbba kadar yaşamın her alanında ilk bilgilerini ormandan öğrendi.
Siz hiç orman yangınına tanıklık ettiniz mi? Kurdun-kuşun çığlıklarını, ağaçların sessiz hıçkırıklarını duydunuz mu?

***

Bu kadar giriş yeter. Şimdi sözü üç gün önce büyük bir orman yangınıyla boğuşan Karabük kökenli okurum Musa Yeşiltaş'a bırakıyorum. "Bir anka gibi köyümüzün yangınlarından doğduk" başlıklı e-mail'inde bakın neler anlatıyor...
***

Peş peşe iki haber geçti haber bültenleri. Birbiriyle ilintili iki haber benim ve familyamdan en az 30 milyon kişinin geçmişi, geleceği ve genleriyle ilgiliydi.
Birinci haber: Safranbolu'nun Çıraklar, Toprakcuma, Kadıbükü, Yayla, Ceren ve Üçbölük köyleri orman yangını nedeniyle boşaltıldı.
Ve diğer haber: 2B yasası kabul edildi.
Eh, iki haber de ormanla ilgili ama en az 30 milyon kişinin kaderini etkileyen ne var bunda derseniz anlatayım:
Her şeyden önce şu anda ormanları yanmakta olan Toprakcuma, dedemin köyü. Dedem bu orman köyünden bir başka orman köyü olan Pelitören'e içgüvey gitmiş. Tüm diğer orman köylüleri gibi çok sert ve çok yoksul bir yaşamı olmuş.
Çünkü köy kendilerinin olsa da köylerinin dört tarafını çeviren orman devletinmiş. Geçinebilmek için orman aralarındaki minik ve verimsiz arazilerde tarım yapmaktan, sert geçen Batı Karadeniz kışlarında soğuktan donmamak için kendi mallarının hırsızı olmaktan, yani ormandan kaçak odun kesmekten başka çareleri yokmuş.
Bizim oralarda "Devlet" dediğin ayyaş bir ormancı... Yaşamsal ihtiyaç nedeni ormanlardaki kuru dalları kesip evine götüreni iki ay hapse gönderirken, yaş ağaçları hem de elektrikli hızarlarla doğrayıp Eskipazar'a satmaya götürenlere göz yumarmış. Çünkü bu ikinciler rüşvet denilen beş bin yıllık günahı keşfedenlermiş.
Kestikleri ağaçları pazara götürürken Toprakcuma'daki "İdare"ye uğrar, önceden hazır ettikleri 70'lik rakıları "Devlet"e hediye eder, salah ve selamet içinde yollarına devam ederlermiş.
Rakı hediye etmeyi akıl edemeyen ya da "Devlet"ten fazla devletçi olacak kadar dürüst olan gariban köylü ise ısınmak için kestiği daldan dolayı dayak yer, hapis yatarmış. Hatta hapiste olduğu için "Irgatlık"ı kaçıran, hasat zamanının tüm ağır yükünü karısının, çoluğunun çocuğunun sırtına yıkmak zorunda kalan çok olurmuş.
Babam diyor ki; işte bu ısınmak için odun kestiğinden dolayı devlet tarafından eza gören halkın bir kısmı hıncını, evinin dibine kadar gelen ama üzerinde hiçbir hakkının olmadığı ormana "Bir kibrit çakarak" almış. Bu şekilde binlerce, on binlerce hektar ormanımız yok olmuş memlekette... Devlet bu zavallı orman köylüsünden hep alan olmuş, hiç veren olmamış.
İşte bu devletin ormanlarının arasında "Mahsur" kalan "Milletin efendisi" köylü, çektiği sefaletten bir başka sefalete kaçmak zorunda kaldı. Mesleksiz ve korunmasız şekilde büyük şehre göç etti ve yeni yeni palazlanan emek yoğun endüstriye ucuz iş gücü oldu. Bu milyonlar bugün AK Parti'nin gerçek tabanını oluşturuyor. AK Parti yöneticilerinin çoğu da bu gariban göçmenlerin birinci ya da ikinci nesil çocukları zaten.
Aynı dili konuştukları için, aynı kaderden geldikleri için bu kısmetsiz kitlenin desteğini alan AK Parti'nin geleceği de bu insanların elinde. O nedenle iktidar partisi 2B olarak adlandırılan yasanın tam açılımının "Orman Köylülerinin Kalkınmalarının Desteklenmesi" olduğunu asla unutmamalı.
Toprakcuma. Köyüm, kaderim, genlerim... Köyüm yanıyor şu anda. Ama bu yangın dün başlamadı, en az 80 yıldır yanıyor bilesiniz. "Beni köyümün yağmurlarında yıkasınlar" diyordu bir şarkıcımız. Köyümüzün yağmurlarında yıkanamadık ama Anka Kuşu gibi, köyümüzün yangınlarından doğduk biz...

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA