İlk kez bir seçim arifesinde sonuçları çok az yanılma payıyla tutturan arkadaşımı arayıp tahminini sormadım.
İlk kez bir seçimde beni arayıp da tahminimi soran olmadı.
İlk kez bir seçim sürecinde seçim hakkında kimseyle konuşmadım.
İlk kez bir seçimde adaylar hakkında iyi veya kötü yorum yapanı duymadım.
Herkes içine mi attı yoksa artık konuşmak fayda etmiyor kanaatine mi vardı, bilmiyorum.
Lakin hayal kırıklığıyla malul bir umutsuzluğa düçar olunduğunu da sezmedim değil.
Ki, umutsuzluktan daha kötü bir şey yoktur.
Gelgelelim...
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın seçim gecesi yaptığı balkon konuşmasının yanı sıra geçen gün de Ankara'da bir kafede gençler ve yurttaşlarla sohbet ederkenki vücut dili umudun mücessem hâli gibiydi.
Tevekkeli, "Erdoğan varsa umut vardır" demiyorum.
***
İlk kez hane halkı arasında bile seçim hakkında neredeyse hiç konuşulmadı. Halbuki seçim sath-ı mailinde seçimden başka bir şey konuşulmazdı.***
AK Parti'nin aldığı seçim sonuçlarını...
"Kentleşmeyle birlikte sekülerlik ile muhafazakârlık artık kalın çizgilerle ayılmıyor" yollu sosyolojik analizler açıklamaya kifayet etmez.
"Belki bu seçimden sonra düzelir..." diye diye kaç seçim geçtiği hâlde (Tekirdağ örneğinde olduğu gibi) kimi yanlışlardaki ısrarın, her seçim ertelenen tepkiyi öfkeye hatta ilenmeye dönüştürdüğü gerçeği de hakeza.
CHP seçim kampanyasını son derece profesyonel iletişimci ve reklamcılarla yürütürken AK Parti'nin iletişim-tanıtım ve reklam konusundaki akıl almaz yetersizliği de seçim sonuçlarını açıklamaya yetmez.
Cumhurbaşkanı Erdoğan, "İstanbul Murat'ına erecek" ifadesiyle İstanbul Büyükşehir Belediye Başkan adayını ilan ederken, sanki ona inat kampanya görsellerinde "Murat" yerine "Kurum" adının ön plana çıkarılması da seçimlere etki etmez ama "derbederliğin" boyutlarını pekâlâ gösterir.
Kimi arkadaşlar da AK Parti'nin aldığı seçim karnesini sandığa gitmeyen bilmem kaç milyon AK Partili seçmene bağlıyor.
Ona bakarsanız, sandığa giden ama AK Parti yerine başka partilere oy veren AK Partililer de var, onları ne yapacaksınız?
Kulağınıza tuhaf gelecek ama söyleyeyim: Sandığa gitmeyen AK Partililerin AK Parti'ye mührü basacağı ne malum.
Demem o ki bu tür hesaplarla kimsecikler kendini avutup da sorunları halılın altına süpürmesin.
Tedavinin ilk koşulu, sorunun altında yatan nedeni teşhis etmektir.
Üzülecek, karalar bağlayacak da hiçbir şey yok. Zira AK Parti'yi iktidar yapan, liderine her türlü kumpas ve darbelere karşı ölümüne sahip çıkan bu millet aynı millettir.
Yaşam tarzınıza kadar bu milletle hemhal olun yeter.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
Salih Tuna | Erdoğan'ın ilginç vücut dili