Türkiye'nin en iyi haber sitesi
ÖMER TAŞPINAR

Türkiye'de Demokrasi ve ABD

WASHINGTON

Son zamanlarda Türkiye'de iki ayrı cephede son derece önemli gelişmeler yaşanıyor. Bir yandan Kürt meselesinde, diğer taraftan asker-sivil ilişkilerinde tarihi öneme sahip bir dönemden geçiyoruz. KCK operasyonları Kürt meselesinde yepyeni bir döneme sokuyor ülkeyi. Öte yandan asker-sivil ilişkileri cephesinde ilk defa bir Genelkurmay Başkanı tutuklanıyor. Peki, bu konulara ABD yönetimi ve Amerikan basını nasıl bakıyor? ABD'deki Türkiye tartışması son zamanlarda nasıl şekilleniyor?
Her şeyden önce şunu belirtmekte yarar var: Amerika'da bu gelişmelere Obama yönetimi nezdinde resmi tepkinin nasıl olduğu ile ABD basınında bu konuların nasıl ele alındığı apayrı iki konu. Resmi tepkiler genelde ulusal çıkarlar hesaplanarak verilir. O nedenle ABD yönetiminin resmi tepkisi Washington'un bugünkü konjonktürde Türkiye'den hangi beklentiler içinde olduğuna bağlı. Bu beklenti ve ulusal çıkarlara bağlı olarak Obama yönetimi belirli bir öncelik sırası yapıyor. Somut bir örnek verelim. Diyelim yönetimin bir bölümünde Türkiye'de insan hakları ve demokrasinin genel gidişatı konusunda bir endişe var. Ama aynı zamanda Beyaz Saray, Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı'nda Türkiye'den ABD'nin ulusal çıkarlarını birebir ilgilendiren alanlarda acil beklentiler var.
Nedir bu önceliği olan ve ABD ulusal çıkarlarını ilgilendiren konular? Akla en azından 3 konu geliyor. Birincisi İran. İran'a karşı son dönemde ilan edilen ve petrol sektörünü kapsayan yaptırımlara Ankara'nın destek verip vermeyeceği Obama yönetimi için son derece önemli bir konu. İkincisi Suriye. Türkiye'nin Suriye konusundaki sert tavrını sürdürmesi Washington açısından elzem. Son olarak da Irak. Türkiye'nin PKK ile mücadele çerçevesinde Kuzey Irak'a kapsamlı bir askeri bir operasyon yapması Washington açısından zaten Sünni-Şii çatışması nedeniyle iç savaşa doğru hızla sürüklenmekte olan Irak'ta bütün çivilerin atması anlamına gelecektir. Bu büyük resim karşısında Obama yönetimi bir Türkiye stratejisi belirlemek zorunda. Beklentiler ve çıkarlar bu çerçeve içinde bir öncelik sırasına koyuluyor.
Doğal olarak Türkiye konusunda bu kadar öncelikli ulusal çıkarlar varken, demokratikleşme, KCK davası veya asker-sivil ilişkilerindeki gidişat ABD dış politikasının radarına girmekte zorlanıyor. Obama yönetiminde bu konularda pek bir ses çıkmıyor. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü, ancak Washington'daki Türk gazeteciler soru sorduğunda, bazı beylik açıklamalar yaparak "Türkiye'de basın ve ifade özgürlüğü konusundaki gelişmeleri izliyoruz ve bu konulara önem veriyoruz" gibi jenerik ifadeler kullanıyor. Bu konularda Türkiye'yi ciddi şekilde eleştirmek, saydığımız diğer alanlarda Washington'un beklentilerini olumsuz etkiler korkusu var. Sonuç olarak ABD dış politikasında sık sık yaşanan çıkarlar (realpolitik) ile demokratik değerler (idealizm) arasında bir ikilem söz konusu. İdealist kesim Türkiye'nin Kürt meselesinde ve terörle mücadele konusunda "güvenlik ve özgürlük dengesini" doğru kuramadığını söylemek istiyor. Realist kesim ise bu konuda Türkiye'ye verecek dersimiz yok, "PKK saldırıları karşısında Türkiye bizden demokrasi nasihati değil daha fazla askeri destek bekliyor" diyor.
Peki ya Amerikan basını ve Türkiye tartışması? Basın, Obama yönetimine oranla, doğal olarak çok daha bağımsız ve eleştirel hareket edebiliyor. Buna rağmen asker-sivil dengesinde Türkiye'yi eleştiren fazla yazı çıkmıyor. Ama son olarak Genelkurmay Başkanı seviyesinde tutuklama "kantarın topuzu kaçıyor" yönünde değerlendirmeleri beraberinde getirdi. ABD basınında asıl mesele Kürt sorunu olarak değerlendiriliyor. The Economist, New York Times ve Financial Times gibi yayın organları Türkiye'nin son dönemde Kürt meselesinde fazlasıyla otoriterleştiğini sürekli olarak yazıyor. Türkiye'nin Arap dünyasında bir model olma şansının Kürt meselesine "askeri değil demokratik çözüm" bulmasına bağlı olduğunu haklı olarak hatırlatıyorlar. AK Parti'nin bu eleştirilere kulak vermesi kendi lehine olacaktır.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA