Futbol yazmaya, futbol konuşmaya ısınmaya çalıştığımız dönemlerde bir Avrupa kupası maçı izledik dün akşam. İkinci lig ile birinci ligin arasındaki farkı görmeye çalıştım bu karşılaşmada. Kalite farkınızı ortaya koyamadığınız zaman oyunun karakterini mücadele belirliyor. Bu maçta da aradaki lig farkının tamamen ortadan kalktığını net şekilde gördük.
Beşiktaş'tan bahsetmek gerekirse, savunma dörtlüsüne baktığımızda İbrahim Toraman'ı da katarsak üç stoperli defans yapınız, oyunu ileri doğru oynamada zaaflar yaratıyor. Orta sahada ise Ernst'e bıraktığınız defansif anlayış, Guti ve Fernandes'ten beklediğiniz beceriler, Alania karşısında hiç de istenilen düzeyde değildi. İlk maçı da göz önüne alırsak sezona çok kötü başlayan bir Guti performansından söz edebiliriz. Umuyorum, ilerleyen dönemde Beşiktaş adına bu olumlu yönde gelişir.
Veli, Almeida ve Holosko'dan oluşan hücum hattı bir tane bile yüzde yüzlük gol pozisyonu üretemedi zayıf rakip karşısında. Tamam sezon başı olduğunu kabul ediyoruz ama şu 90 dakikaya bakınca ilerisi için Beşiktaş adına çok da olumlu sinyaller olduğunu söylemek çok zor. Oyunun 80 dakikası tamamen bir mücadele maçı, son 10 dakikası ise 2-0'lık sonuçtan turu kaybetmeye kadar gelen bir futbol görüntüsü vardı sahada. Sonuçta oynadığınız takım Rusya'nın ikinci lig ekibi. Oyunun bırakın bütününü, bir bölümünü bile kendi kontrolüne alamayan Beşiktaş, gerçekten yeni sezon öncesi soru işaretleri yarattı. Tabii ki bunda 10 kişi kalmanın etkisi muhakkak oldu.

SON SÖZ TORAMAN'A
Son olarak İbrahim Toraman'a birkaç söz söylemek istiyorum. Tecrübe dediğiniz şey, yılların geçmesi değil bu süreçteki kazanımlarınızdır. Hala böylesine bir kırmızı kart görüyorsanız, profesyonellikten ve deneyimden bahsedemezsiniz. Günümüz futbolunda herkesin bu anlamda şapkayı önüne koyması lazım. Takımı böylesi kolay bir şekilde 10 kişi bırakmak kimsenini hakkı değil. Bu hata az kalsın, Avrupa Ligi'ni riske atıyordu.