Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Hukukun haksızlığı..

"Dava konusu işlem, uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceğinden, mahallinde keşif ve bilirkişi incelemesi yaptırıldıktan sonra bu konuda yeniden bir karar verilinceye kadar yürütmenin durdurulmasına, 12/05/2010 tarihinde oybirliğiyle karar verildi."
Veren kim?.
İstanbul 9. İdare Mahkemesi..
Ne için vermiş?.
Emek Sineması için..
Durdurduğu ne?.
Kültür ve Turizm Bakanlığı İstanbul Yenileme Alanları Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Bölge Yenileme Kurulu'nun projesi.. Yani eski eserler konusunda en yetkili kurumun kararı..
Özetleyeyim.
İstanbul'da bir yıldır kapalı bir leş, bir fare yuvası var. Tarihi Emek sineması.. O tür tek sinemacılık bitti. İnsanlar şimdi sinema sitelerine gidiyorlar.
Emek son yılında pek çok seansına tek bilet dahi satamadığı için kapılarını kapadı. Kimse de talip olmadı. "Ben işletirim" demedi..
"Böyle sinemacılık tarihe karıştı. Emek salonunu yaşatmak istiyorsanız, Tiyatro yapın. Devlet Tiyatrosu, Şehir Tiyatroları, salonsuz özel tiyatrolar peşinize düşer" diye çözüm önerdik. Kimsenin kılı kıpırdamadı. Salon bakımsızlıktan çökmeye, çürüyen koltuk leşleri kokmaya, içinde dev fareler üremeye başladı.
Sonunda İstanbul Ana Kent Belediyesi, Beyoğlu Belediyesi ve Eski Eserleri Koruma Kurulları el ele vererek bir çözüm projesi yaptılar. Yarısı boş, yarısı leş, yarısı hangar, depo olarak kullanılan bloklar birleştirilecek, ön görünüm aynen korunarak bir çağdaş alışveriş merkezi yapılacak, bu merkezin üst katı bir sinema sitesi olarak düzenlenecek, Emek Sineması, hem de orijinal, yani ilk günkü haliyle, sonradan çakma balkon yapmak için yıkılan localar bile geri getirilerek, tüm düzenlemesi ve süslemeleri ile buraya taşınıp yaşar hale getirilecekti. Bugünkü salonun kulisi yokken, yeni salon, her türlü gala, festival töreni yapılabilecek geniş bir kulisle daha işlevli hale gelecekti. Bu sinema katının bir altı da, Beyoğlu Müzesi olarak, gezenlere tarihi sunacaktı. Proje gerçekten geçerli, gerçekten güzel ve gerçekten işlevliydi. Emek kurtarılıyor ve yeniden muhteşem bir yaşama dönüyordu.
"İstemezükçüler" anında ayağa kalktılar. Leşe, fare yuvasına sesleri çıkmazken, kurtarmaya ve hayata döndürmeye itiraz ettiler. "Bırakın fareler yaşasın" dediler.. Ve de ne acıdır, hukuk büyük bir haksızlık yaptı ve "İstemezükçüler" lehine karar verdi..
Gerekçe.. "Uygulanması halinde telafisi güç veya imkânsız zararlar doğurabileceğinden.."
Niye telafisi imkânsız Sayın Yargıçlarım.. Niye?..
Emek yıkılmıyor ki.. Bina aynen duruyor yerli yerinde.. İçi yeniden düzenleniyor, sinemanın salonu aynen yukarı taşınıyor. Yanlışsa, hukuksuzluk varsa, karar verdiğin anda, eski düzene geri dönülür. Taşınan iç süsler eski yerine geri getirilir. Tabii fareler ve leş koltuklar da.. Kapıya da kilit vurulup Emek çürümeye terk edilir..
Şimdi asıl yürütmeyi durdurma kararının yaratacağı geri dönülmesi imkânsız zararlar var. Kaybedilen zamanı geri getirmek mümkün mü?.
Ya projenin gecikmesinin doğuracağı zarar?.
AKM için verilen yürütmeyi durdurma kararının sonuçları örnek değil mi?. Koca İstanbul, Avrupa Kültür Başkenti olduğu 2010 dahil, iki yılını Opera ve Bale oynayacak tek salonu olmadan geçirmedi mi?. Daha kaç sene salonsuz kalacağını bilen var mı?.
"Ben yürütmeyi durdurdum, gerisi beni ilgilendirmez" demek, hukuk mudur?.
Hukuk, uygarlık, çağdaşlık değil midir?. Durduran, gerileten, mahrum bırakan hukuk olur mu?.
Emek için yürütmeyi durduran yargıçlar, bi zahmet, Beyoğlu'na gitseler.. Bi zahmet Emek'in halini görseler, bi zahmet orda yaşayan esnafa Beyoğlu'ndaki benzeri tek sinemaların, Alkazar, Yeni Melek, Sine Pop ve ötekilerin niye kapandığını, bugün ne halde olduklarını sorsalar, bu iş için yarım saatlerini harcasalar, gerçeği gözleri ile görür hem de nasıl hukuka uygun, hukuku yücelten bir karar alırlardı, adım gibi biliyordum.
Ama önlerine gelen dosyaya bakıp "Yürütmeyi durdurma" vermek kolay... Nasılsa duran ve kaybedilen zamanın hesabı kimseden sorulmuyor..
Silkersin omzunu.. "Bana ne" dersin, basarsın imzayı, durdurursun, biter giter..
Türkiye'deki hukuk fakültelerine bir de "Hukukun Hukuksuzluğu" dersi koymak gerekiyor. Çünkü kitaplar dolduracak örnekler var.. Demek ki eksik öğreniyoruz.
"Hukuk, kanunların ruhudur aslında, sadece yazılı metni değil" demişti, Rahmetli Hocam Kemal Fikret Arık, Siyasal Bilgiler'e girdiğimiz ilk gün, ilk derste "Hukuka giriş"i anlatırken..

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA