Türkiye'nin en iyi haber sitesi
HINCAL'IN YERİ HINCAL ULUÇ

Aşk!.. Kariyer!.. Mutluluk ne yanda?..

Bir yanda aşk, öte yanda kariyer!. Peki mutluluk hangisine yakın? Ne tarafta duruyor?.
Bu soruya doğru yanıt vermek için, önce aşkı iyi tanımamız gerekiyordu.
Yani "Aşk" diyen Ayşe ile, "Kariyer" diyen benim..
Düellomuzu 45 dakika ile kısıtladık baştan.. Kısmasak, 45 asır konuşabilirdik çünkü bu konuyu..
Konuşmanın birinci bölümünü geçen pazar okudunuz. Şimdi ikinci ve son bölüm, sevgili okurlar..

***
Ayşe Özyılmazel: Hani her köşenin arkasında biri bekliyor olabilir dediniz ya...
Hıncal Uluç: Evet, her köşenin arkasında biri bekliyor olabilir ama her köşenin arkasında hayatının kariyer fırsatı yok. Adamlar mutluluk merdiveninin kitabını yazmışlar. 1. Karnını doyurmak 2. Barınmak.
Bu ikisini hallettikten sonra, bakmış civarda karşı cinsler var, birinden çok fazla hoşlanıyor, onun da kendisini sevdiğini öğrenince daha da hoşuna gidiyor o zaman üçüncü basamak 3. Sevmek ve sevilmek. 4. Bütün bunları sağlamak için iş yani kariyer.
5. Mutluluğun zirvesi!. Sevdiği işte başarılı olmak. Yani şimdi ben diyelim ki valiyim bilmem nerede ve bütün bunları sağlıyor bana. Karnım da doyuyor, evim de var. Sevdiğim eşim de.. Her şeyim var ama bir tek şey yok. Ben valilikten mutlu değilim, gazeteci olmak istiyordum, hep..
A.Ö: Yandı gitti bizim aşk...
H.U.: Büyük aşkla bir ömrü yaşamak sadece masallarda var. Onlar erdi muradına biz çıkalım kerevetine masaldır.. Bugüne kadar senin bildiğin tüm efsane aşk hikâyeleri Romeo Juliette'den başlayarak bak, bir tanesinde mutlu son var mı?
A.Ö.: Yok.
H.U.: Peki sonun mutlu olmaması, aşkın büyüklüğünü engelliyor mu? Romeo ve Juliet birbirleriyle sevişmediler bile. Hâlâ edebiyattaki en büyük aşk 'Romeo ve Juliet!.' Sinemadaki en büyük aşklardan biri 'Love Story!' Kız öldü. Eee!. Aşkın sonu önemli değil. Sonunun kötü bitmesi, aşkın kötü olduğu, ya da hiç olmadığı anlamına gelmez.
A.Ö.: Bir de aşk yaşanmayınca aşk olarak kalıyor tabii. Kavuşmuş aşklar tükeniyor, hal değiştiriyor.
H.U.: Ephraim Kishon'un 'Tarlakuşuydu Juliet' adlı oyunu var. Romeo ve Juliet ölmemişler de, evlenmişler. 20 yıl sonra, evdeler, dışarıdan kuş sesi geliyor. Juliet "Aaa dışarıda ne güzel serçe ötüyor" diyor, Romeo diyor ki 'Tarlakuşuydu Juliet' ve kıyamet kopuyor. Salonda ne varsa birbirlerine fırlatmaya başlıyorlar. O aşkları bizim nazarımızda ölümsüz yapan, öykünün, aşk doruktayken bitmesi.. Üzerine en ufak bir gölge düşmeden bitiyor..
A.Ö: Aşkı sürdürmek için ne yapmak gerek acaba?..
H.U.: Benim yaşıma gelmiş olanlar bilirler ki gençlere ne söylersen söyle onlar senin gibi hayalperest oldukları için inanmazlar, dinlemezler.
A.Ö: Hayalperest de olduk, eee!. Doğrudur tabii öyleyim.
H.U.: 24-25 yaşındaydım, çok da hoşuma gidiyordu kız, kız kardeşimin arkadaşıydı. Bir gün hafta sonu buluştuk, güzel de geçti. Ondan sonra ne aradım ne sordum.
A.Ö.: Kadınların damarına bastınız şu an. Aramayan erkek modası var da... Neden aramadınız kızı?
H.U.: Sebebi anlatmam derin.. Ben ona buluşalım dediğim zaman, "Ooo harika" demeden önce "Nereye gideceğiz, ne yapacağız?" diye sordu, her zamanki gibi.. Yani ben onu güzel bir yere götüreceğime ikna edersem benimle gelecek, öyle mi? Benimle bir arada olmak önemli değil. Benim tek önceliğim onunla bir arada olmak, oysa. Ne yapacağımız, nereye gideceğimiz hiç önemli değil.. Bak bu konuştuğumuz salonun altı benim çalışma yerim. Ben şurada gazete okurken sevdiğim aşağıda bilgisayarın başında otursun.. Başka mutlu okurum gazetemi!. İşte aşk bu, benim için!. Sen alt katta otur, ben seni hissedeyim..Görmem, dokunmam bile gerekmez. Sen bendesin ya.. Hissediyorum ya!. O da önce benimle bir arada olmayı istemeli.. Ne yapacağımızı düşünmeden.. Önceliği ben olan.. "Buluşalım" dediğinde "Harika" demedi bir kere bile.. Hep "Ne yapacağız" dedi. Ben onun keyif kâhyasıyım yani..Ondan bitti. Aradığım kızı sonra buldum!.
A.Ö.: Meşhur ODTÜ'lü...
H.U.: Üç Mülkiyeli arkadaş, Kızılay'da, "Saat ikide güzel film var" diye konuşurken, ODTÜ'lü de yanımızda. ""Ben de gelirim ama şimdi gitmem lazım" dedi ve fırladı gitti. Kızın arkadaşı dedi ki; "Öğleden sonra sınavı var gelmez." Saat ikiye çeyrek kala sinemanın önünde bekliyorum. Dört bilet elimde.. İki arkadaşım geldi "Siz girin ben bekleyeceğim, gelecek" dedim. Onlar alaylı gülerek filme girdiler. Saat ikiyi çeyrek geçe taksi durdu, koşa koşa geldi, ODTÜ'lü... Bana; "Bekleyeceğini biliyordum" dedi, "Çünkü ben geleceğini biliyordum" dedim. Sınava girip kâğıdı boş vermiş, Taksiye koşarken, topuğunu kırmış, Önce yurda gidip ayakkabı değiştirmiş. O yüzden geç kalmış.
A.Ö.: "Bekleyeceğini biliyordum", "Geleceğini biliyordum" çok güzelmiş.
H.U.: Bu ne? İnanmak!. Aşkta en önemli unsurdur inanmak. Güven olmadan aşk olmaz, tek taraflı güven aptallık olur. İnanmadığın güvenmediğin kişiyle arkadaşlık yapmazsın, iş yapmazsın. Şüphenin olduğu yerde aşk yoktur. Âşık sevgilinin telefonunu karıştırmaz. Karıştırıyorsa, âşık değildir.
A.Ö: Günümüzdeki çoğu aşklarda ne öncelik var, ne fedakârlıklar ne de güven.. Aşkımsı şeyler.
H.U: Günümüzde aşklar, yaşanmıyor, oynanıyor da ondan. Sana sordum başında üç kere âşık olmuşsun, peki onlar sana aşık oldular mı?
A.Ö: Hiçbir fikrim yok, âşık olup olmadıklarını düşünmedim. Ben âşıktım sadece..
H.U.: Âşık olmak seni mutlu ettiği için aşksız yaşayamayacağını düşünüyorsun. O zaman herhangi birine de âşık olabilirsin.
A.Ö.: Hiç öyle bir şey yok. Önüne gelene âşık olurmuşum gibi... Âşık olduğum kişilerin ortak özelliği bana göre diğerlerinden farklı olmalarıydı. Şusu vardı, boyu şöyleydi, bana şunu yaptı diye değil, bu tarif edilecek bir şey değil. Aşk işte.
H.U: Dünyalar güzeli Esmeralda kime âşıktı, peki? Hiç konuşamayan, yürüyemeyen, koşamayan, dünyanın en çirkin kamburuna aşıktı. Demek ki aşk görülen, duyulan, koklanan değil, hissedilen bir şeydir..

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA