Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Ecevit'e yapılan ekonomiye yapılacaktı

Türkiye'nin "güçlü ekonomiye" geçişi, dün, Batı basınında Rönesans olarak değerlendirildi. İlk defa bir yabancı gazete "Hazır olmadığı gerekçesiyle AB tarafından üyeliğe kabul edilmeyen Türkiye'nin, ekonomide AB'yi geride bıraktığını" yazdı.
Dün International Herald Tribune, birinci sayfasından verdiği haberde "Türkiye güçlü ekonomisiyle Avrupa'yı kendi oyununda yendi" ifadesini kullandı. Ve Türkiye ekonomisinin İtalya'dan daha sağlam olduğunu belirtti. Ayrıca Türk müteahhitlerin de 30 milyar dolarlık iş hacmiyle dünyada Çin'den sonra ikinci büyük taahhüt girişimcileri olduklarını duyurdu.
Peki bütün bunlar nasıl başarıldı?
Hemen baştan söyleyelim. Eğer Türkiye, IMF ile anlaşma imzalasaydı bugün bu başarıyı elde edemeyecekti. Çünkü eski Başbakan Bülent Ecevit'e DSPANAP- MHP koalisyon hükümeti döneminde yapılanlar, bu kez Türkiye ekonomisine yapılacaktı.
Hatırlanacaktır, dönemin DSP Grup Başkan Vekili Emrehan Halıcı, Radikal gazetesinde 2002'de Neşe Düzel'e verdiği röportajda "Ecevit, hastaneye kontrole gitseydi, 'iş göremez' raporu verilecekti" diye hazırlanan planı açıkça söylemişti.
Eğer Türkiye, önündeki tuzağı görmeyip, ekonomi hastanesi olan IMF'ye gitseydi ve onunla yeni bir anlaşma yapsaydı, Türkiye için "hasta ekonomi" raporu verilip "bütçe vesayeti"nin sürdürülmesi sağlanacaktı. Böylece seçilmiş Hükümet'in eli kolu bağlanarak, ekonomi yönetimi başarısız gösterilecek ve güçsüzleştirilecekti. Ve ekonomiyi, "statükocu güçler" yani "vasiler" yönetecekti.
Bu statükocu kesimlerin bütün güçleriyle Türkiye'yi IMF'ye doğru ittirmesine rağmen AK Parti Hükümeti bu tuzağa düşmedi. IMF ile ihtiyaç duymadığı yeni bir anlaşma imzalamadı. Ve ekonomiye batık raporu verilmesinden Türkiye'yi kurtardı. Ve bugün görüyorsunuz Türkiye, küresel dünyanın en önemli gazetelerinden birinde büyük bir başarı hikâyesi olarak anlatıldı. Ekonomisindeki dönüşüm uluslararası sermaye tarafından da kabul edildi.
Gelelim ekonomik Rönesans'ın Türkiye insanına faydalarına...
Güçlü ekonomiye geçilince Türkiye'de artık mali istikrar isteyenlerin yerine, üretim ve ihracatı artırmaya çalışanların görüşleri tartışılmaya başlandı. Çünkü ekonominin göstergelerinde ciddi değişiklikler oldu.
Enflasyonun yüzde 70 seviyesinden yüzde 8'e gerilemesi, bono piyasasında reel faizin yüzde 30'dan yüzde 2 seviyesine düşmesi, bütçe açığının ulusal gelire oranının yüzde 20'den yüzde 4'e çekilmesi, bu ülkede mali istikrar tartışmalarını artık bitirdi.
Bugün bu tartışmaları "Sizin ekonominiz zayıf" diyerek Türkiye'nin tam üyeliğini erteleyen AB ülkeleri yapıyor.
Şimdi onlar zor durumda ve maalesef kendi oyunlarının kurallarına yenik düştüler. Şimdi onlar mali istikrar tartışmaları yaparken, Türkiye, "Küresel piyasalara nasıl daha çok mal satarız"ın yollarını arıyor. İhracatı engelleyen döviz kuru rejiminin düzeltilmesi üzerine kafa yoruyor.
Anlayacağınız Türkiye olarak biz, statükonun bütün tuzaklarını aşıp, sonunda sağlıklı bir ekonominin temel konularını konuşan bir noktaya geldik. Bu noktadan geri dönülmemesi ve bundan sonra rantçıların yerine, dünyayla rekabet edebilen ve insanlara iş imkânı sağlayan "gerçek üreticilerin" kazanması için bir an önce yeni bir plan yapmamız şart.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA