Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Krizlerde devlet büyümeli mi? Küçülmeli mi?

Dün, iki Fransız bankasının notu, Yunanistan'ın tahvillerini taşıdıkları için düşürüldü. Eğer Yunanistan borçlarını ödeyemeyeceğini ilan ederse, bu defa Yunan tahvili taşıyan Alman bankaları başta olmak üzere finansal kuruluşlar ve emeklilik fonları da ödeme krizine gireceği için Avrupa mali piyasaları sallanabilir. Anlayacağınız, Avrupa Para Birliği'nce Yunanistan'ın sorununa çözüm bulunmazsa ortaya yeni bir mali kriz çıkabilir.
Peki mali krizi kim çözer? Mali kriz bir "kamu malı" olduğu için devletler tarafından çözülmesi gerekiyor. Çözülmediği takdirde ekonomik krize dönüşüp, bu kez daha derin kayıplara neden oluyor. Milyonlarca işsizin yarattığı sosyal problemler toplumsal dengeyi iyice bozuyor. Suç oranları çoğalıyor, yeterli gıda alınmadığı için hastalıklar artıyor. Dolayısıyla makro ekonominin yönetimi kamusal bir hizmet olduğu için krizi kimin çözeceği konusunda bir kuşku yok. Zaten sorun mali ve ekonomik krizi kimin çözeceğinde değil, krizin nasıl çözüleceğinde.
Asıl tartışma konusunu, krizlerin çözülmesinde devletin nerede duracağı oluşturuyor. Devlet yoğun bir müdahale yaparak ekonomide ağırlığını çoğaltmalı mı yoksa tam aksine müdahaleyi çoğaltacağına azaltmalı mı?
Bu soruya, John Maynard Keynes mali krizlerin ardından gelen ekonomik durgunluk dönemlerinde devletin ekonomiye harcamaları artırıp, vergileri azaltarak müdahale etmesini önererek cevap veriyor. Buna karşın Friedrich Hayek harcamaların azaltılarak devlet bütçesinin denk tutulmasını savunuyor. Çünkü Hayek, artan devlet harcamalarının ekonomide devletin payını çoğaltarak insanı köleleştireceğini ileri sürüyor. Peki niye anlattık bütün bunları? Şimdi ABD ve Avrupa'da tartışılan konu şu... ABD Başkanı Barack Obama göreve geldiğinden beri 825 milyar dolarlık ekonomiyi kurtarma planı uyguladı ama sonuç alamadı. İşsizlik yüzde 9'un altına düşmedi. Hatta ABD'de fakirlik çoğaldı. ABD'de ortalama gelir, enflasyon giderildiğinde, yani reel olarak hesaplandığında, 1970'li yılların altına geriledi. Halkın yüzde 15.1'i fakirlik sınırının altında yaşamaya başladı. Şimdi Başkan Obama yine 447 milyar dolarlık bir yeni paket açacak. Ve "bundan da fayda beklemeyin" deniyor. Kısaca, krizde devletin yoğun müdahalede bulunarak ekonomide payını artırmasının krizleri çözemeyeceği ileri sürülüyor. Hayek'in yolundan gidilip, devletin harcamaları azaltması isteniyor.
Keynes taraftarları ise "Amerikan ekonomisine devlet müdahalesi olmasaydı, 14 milyon işsize ilave 8.5 milyon işsiz daha olurdu. Dolayısıyla Obama'nın programı doğrudur ve yeni hazırlanan 447 milyar dolarlık kamu harcaması ile vergi indirimleri ilave 1.9 milyon yeni iş yaratacak" diyorlar. ABD'de önümüzdeki yıl yapılacak başkanlık seçimlerinde işte bu iki görüş çarpışacak.
Buradan Avrupa'ya dönersek... Başta Almanlar olmak üzere Avrupa Para Birliği üyesi devletlerin halkları, Yunanistan'ın kurtarılmasının kendi vergileriyle yapılmasına karşılar. Yani kendilerinden daha fazla vergi alınıp bu paraların Yunanistan'a verilmesini istemiyorlar.
Hatta Finlandiya'nın ardından Slovenya, Avusturya, Hollanda ve Slovakya böyle bir kurtarmanın karşısında duruyorlar. Verecekleri para için geri ödeme garantisi istiyorlar. Çünkü kurtarma operasyonlarında devletin ekonomiye müdahalesi harcama ve gelir yönlü olarak artıyor. Böylece ekonomide artan devlet müdahalesinin özgürlükleri kısıtlayacağı ve kölelik yolunda adımlar olduğu düşünülüyor. Anlayacağınız Yunanistan'ın kurtarılması giderek devlet ve özgürlük eksenli bir felsefe sorunu haline geliyor.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA