Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SÜLEYMAN YAŞAR

Parlamenter sistem IMF ve darbe getirdi

Türkiye son elli iki yılda 19 defa IMF ile anlaşma yapıp borç almak zorunda kaldı. Diğer bir deyişle bu ülke yaklaşık her 2.5 yılda bir IMF ile anlaşma yaparak yönetilebildi.
Peki Türkiye niye ortalama her 2.5 yılda bir IMF'den yardım almak zorunda kaldı? Cevap basit. Çünkü kamu bütçesi büyük açık verdiği için devlet, bütçe açıklarını dış finansmanla karşılamaya mecburdu. İşte bunun sonucunda ödemeler dengesi sürdürülemez hale geldi.
Peki ödemeler dengesini bozan bütçe açığı nereden kaynaklandı?
Türkiye'de kuvvetler ayrılığı söylendiği gibi yasama, yürütme ve yargı arasında değil, bürokrasiyle seçilmişler arasında olduğundan, bütçe açığı da bu tuhaf durumdan kaynaklandı.
Çünkü parlamenter sistem adı altında Türkiye'de atanmış bürokratlar, seçilmiş siyasilerin karar alma ve uygulama yetkilerini adeta ellerinden aldılar. Böylece halkın seçtiği siyasilerin halkın ihtiyaçlarına göre bütçe yapmasına imkân vermediler.
Üretici olmayan askeri harcamalar bütçede hep en büyük payı aldı.
Böylece bu verimsiz harcamalar ekonominin büyümesini engelledi.
Sağlık ve eğitim gibi ekonomide verimliliği artıracak harcamalar hep askeri harcamaların gerisinde kaldı. Ta ki 2004'e kadar.Ancak o yıl sağlık ve eğitim harcamaları ilk defa askeri harcamaların toplam bütçe harcamaları içindeki payının üzerine çıkabildi.
Peki niye seçilmiş politikacılar bir türlü halkın ihtiyaçlarını karşılayacak bütçeyi yapamadılar?
Çünkü Türkiye anayasasının yürütme bölümünde genelkurmay başkanı, milli güvenlik kurulu, kamu hizmeti görevlileri ve kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları ayrıca üniversiteler, Diyanet, Atatürk Dil Tarih Kurumu yer alıyor. Böylece yürütme yetkisi yasama ve yargı ile dengeleneceği yerde adeta atanmışlarca seçilmişlerin elinden alınıyor. İşte bu nedenle bütçeyi atanmışlar, tekelci sermayenin işbirliğiyle ortak çıkarlarına göre tasarladıkları için bütçe halka kamu hizmeti veren bir bütçe olmaktan çıkıyor. Atanmışlara ve tekelci sermayeye rant sağlayan bir bütçeye dönüşüyor ve sürekli yüksek açık veriyor, ardından aşırı borçlanma sonra da sürdürülemez hale gelince her 2.5 yılda bir IMF'ye gidiliyor.
Atanmışların vesayetine bir örnek verelim:
Anayasanın 128'inci maddesinde "kamu hizmeti göreviyle" ilgili genel ilkeler yer alıyor. "Devletin, kamu iktisadi teşebbüsleri ve diğer kamu tüzel kişilerinin genel idare esaslarına göre yürütmekle yükümlü oldukları kamu hizmetlerinin gerektirdiği asli ve sürekli görevler, memurlar ve diğer kamu görevlileri eliyle görülür" deniyor.
Bu maddede dikkat ederseniz kamu hizmeti tanımlanmadığı gibi, Anayasa'da da kamu hizmetinin tanımı yok. Kamu hizmetinin ne olduğu belli değil, hangi hizmetler özel, hangisi kamu hizmeti bu tanım yapılmadığı için devleti vatandaşa karşı sonsuz genişletme yetkisi var.
Peki hangi kamu hizmetleri memur eliyle görülecek? Tam kamusal dediğimiz savunma, yargı, tapu hizmeti mi? Yoksa yarı kamusal dediğimiz eğitim ve sağlık mı?
Hangileri olduğu belli değil.
Kamu hizmetinin tanımı yapılmıyor ama hizmeti görenin tanımı yapılıyor. İşte bu tanım gereğince asker ve sivil devlet memuru yani güncel deyimle bürokrat vazgeçilmez hale geliyor. Böylece seçilmişin elinden yürütme yetkisi adeta alınıyor. Zaten kamu hizmeti tanımının yapılmayıp hizmeti görenin tanımının yapılması aslında bir oyun.
Bürokrasi ve tekelci sermayenin ülke yönetimini sürdürmesi için gizli ittifakın bir oyunu.
Peki niye anlattık bütün bunları? Çünkü bu ülke, son elli yılda darbe, muhtıra ve IMF'den bir türlü kurtulamadı. O halde parlamenter sistem yaygın ve yoğun bürokratik yapısıyla Türkiye'nin refahının artmasını engelliyor. Amerikan kurucuların söylediği gibi, "en iyi hükümetin en az hükümet eden olduğunu" unutmadan, başkanlık sistemini denemekte fayda var.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA