Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEVİLAY YAZIYOR SEVİLAY YÜKSELİR

Twitter adamı çıldırtır!

Epeyce direndim girmemek için ama dost çevresinden gelen baskılara dayanamayıp sonunda ben de bir twitter'cı oldum. İki aylık tecrübemle bile söyleyebilirim ki, hakikaten enteresan bir âlem. "Siz de muhakkak girmelisiniz" filan diye bir tavsiyede bulunmayacağım. Zira ben bu satırları okuyan sizlere çok değer veriyorum. Benim için kıymetli zamanından fedakârlık yapan hiçbir okurumun 'ruh sağlığı' bozulsun istemiyorum. Neden böyle düşündüğümü anlatayım. Daha doğrusu anlatmaya çalışayım.
Efendim bu âlem öyle bir âlem ki; Sürekli bir kargaşa hali hakim... Bir gün olaysız geçmiyor. Birgün, ha babam, de babam bir tepişme olmadan bitmiyor. Bazen öyle anlar oluyor ki, kendinizi sanki sanal dünyada değil de, kalabalık bir üniversite kafeteryasının içinde filan sanıyorsunuz. Gözünüzün önüne getirerek düşünün lütfen. Birileri bağırıp çağırıyor. Birileri birbirine yumruk sallıyor. Küfür ediyor. Hakaret ediyor. Başka birileri ise 'Ben sizin içinizdeyim ama sizden değilim' triplerinde takılıyor. Kafeteryanın içinde ama en yüksek yerinde. Millet birbirini yiyor aşağıda. Onların hiç tasası değil. Umuru değil. Bu muhteremler kimsecikleri muhatap almıyor. Habire atıyor. Tutuyor. Ahkam kesiyor filan. Diğer tarafta kıyıda köşede bir sandalyeye oturup, ahalinin tepişmesinden keyif alıp, sadece izleyen, bıyık altından pis pis gülüp kendine eğlence yaratan tipler. Tabii her kafeteryada olduğu gibi hiç durmadan servis yapan, 24 saat boyunca, 'İçer misiniz abi?' filan diye sormadan, bir an bile durmadan okeycilerin masalarına çay indiren garsonlar. Bir de, meziyetleri masadan masaya geçip, laf taşımak ve iki arada bir derede sipariş verip, çayı, tostu, ayranı beleşe getirmek olan fitneciler. Ki, ben onlara 'Kan boncukları' diyorum. Sürekli dolaşım halindeler. O masadan, öbür masaya geçip ortalığı karıştıranlar. Daha neler neler...
Anlayacağınız, tam bir 'cümbüş evi' gibi twitter.
Kuruluş amacı, misyonu, milleti birbiriyle kaynaştırmak, sosyal paylaşmaları sağlamak güya. Ama bizim burada öyle bir hal var ki! Milleti birbiriyle mi kaynaştırıyor yoksa birbirine mi karıştırıyor inanın belli değil!
Action ve aksiyon had safhada. Bir kere, "Şöyle bi bakayım" niyetiyle girseniz bile "Şöyle bi" çıkamıyorsunuz. Minimum 2 saatinizi yiyor. Sanal virüs gibi bir şey. Giriyor damarınıza ve sizi öyle bir içine çekiyor ki! "Aman uymayayım ben buralara! Kalmayayım" deme şansı falan bırakmıyor.
Düşünün. Daha şunun şurasında iki aydır varım ben bu âlemde ama vallahi billahi şimdiden yoruldum.
Sözüm, iyi niyetiyle, dostane duygularıyla bu âlemde bulunanlara değil tabii ki...
Allah için... Bazı zamanlar çok güzel, keyif veren tartışmalar yaşanıyor. Bir konu hakkında düşüncenizi paylaşıyorsunuz mesela. Ya da o gün yazdığınız yazınızı dikkate sunuyorsunuz. Karşılığında onlarca cevap geliyor. Bazıları destek veriyor. Bazıları ise medeni çerçevede eleştiriyor.
Ama bazıları ise...
İnsanın şah damarını patlatacak kadar ileri gidiyor.
Size durduk yerde hakaret ediyor. Küfür ediyor. Aşağılıyor. Bazen o kadarı yetmiyor. Bu defa çevrenize, aile fertlerinize dalıyor. "Muhatap almayayım. Karşılık vermeyeyim" diyorsunuz olmuyor.
Veriyorsunuz. Bu defa iş daha da büyüyor.
Velhasıl kelam...
"Çağa ayak uydurmalısın. Okurlarla doğrudan iletişim kurmalısın. Sosyal medya dünyada devrimler yapacak kadar güçlü artık. Girmelisin. Başkalarının gerisinde kalmamalısın" diye diye beni bu âleme sürükleyen çok değerli arkadaşlarıma selam olsun.
"Bana da böyle bir yazı yazdırttınız ya! Alacağınız olsun!"

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA