Malumunuz Bergüzar Korel daha evvel Binbir Gece isimli dizimizde rol almıştı ve dizi de maşallah pek bir tutmuştu. Yapımcılar ve kanal, söz konusu dizinin etinden, sütünden ve yününden faydalanmış, olay Burhan Evliyaoğlu tabakhanesinin bile kapasitesini aşmıştı. Bergüzar Korel ise Binbir Gece'nin Şehrazat'ı olarak ilk ciddi çıkışını yapmış ve âleme ismini yazdırmıştı. Peki, neydi bu dizideki hadise? Bergüzar Korel, yani dizideki Şehrazat, oğlunu amansız bir hastalığın pençesinden kurtarmak için, patronunun 'ahlaksız teklif'ine evet demiş ve zihnim beni yanıltmıyorsa, 150 bin dolar karşılığında 'siyah bir gece' yaşamıştı. Şimdi Bergüzar Korel yeni bir diziyle, atv'de yayına başlayan Bitmeyen Şarkı'yla yeniden hayatımıza girmiş vaziyette. Bu kez bir pavyon şarkıcısı olarak çıkıyor karşımıza. Bu sefer de, oğlunu bulmak için 25 bin TL lazım oluyor, denkleştiremiyor, bir zengin ziraatçımız kendisine kaynak sağlıyor... Ancak 'siyah gece' yok. Ayrıca bir başka ziraatçımız da, ki aralarında bir aşk doğacaktır, Bergüzar Hanım'ın -dizideki adıyla Ferayeortamından kaynaklanan bir yanlış anlama sonucu, saymaya çalıştığım ve fakat buruşturulup fırlatıldığı için sayamadığım ama birkaç 100 TL olduğunu tahmin ettiğim bir para karşılığı kendisiyle beraber olmak istiyor... Çok terbiyesizce olan bu teklifi Feraye tabii ki reddediyor... "Eeee?" diyeceksiniz, tabii siz de haklısınız... Mesele şu ki, bu senaristlerin kati surette Bergüzar Hanım'la bir alıp veremediği var. Ortada sürekli para dönüyor. Bu sefer de yine bir çocuk ve teklif edilen bir para var. Ve miktar giderek düşüyor. Yorumlara bakılırsa, bu dizi de tutacak. Artık kaç yıl sürer, bilinmez. Lakin Bergüzar Hanım'ın oynayacağı üçüncü müthiş dizide, üste para teklif eden bir karakter haline sokulmayacağını kim garanti edebilir? Sayın senaristler! Lütfen! Bu kadar da olmaz artık!
ARABESK ONUN ÖZELİYMİŞ...
Efendim, bu senaryo işleri beni çocukluğuma geri götürdü, bağışlayın, duygusallaştım birden... Eskiden, yani benim çocukluğumda, 'kare dam' diye bir olay vardı. Türkan Şoray maça dam, Fatma Girik sinek dam, Hülya Koçyiğit karo dam ve nihayet Filiz Akın kupa dam olarak sıralanabilirdi. Bir çeşit Beşiktaş'ın efsane forveti gibi bir şey: Metin-Ali-Feyyaz durumu... Oysa bugün böyle bir tasnife gitmemiz mümkün değil. Öne çıkan kadın oyunculara bakıyoruz, bir 'kare dam' çıkarmamız mümkün olmuyor, olamıyor... Yani son dönemde eski Türk filmlerinden senaryoları çevirip çevirip ekrana yerleştiriyorlar ama gelin görün ki, 'kült oyuncu' çıkaramıyorlar. Hanımlardan yıldızı parlayanlar içine, mesela Tuba Büyüküstün'ü koyabiliriz. Gelin görün ki, o da ağzını açtığında feci açıklamalar yapıyor. Fazıl Say ve arabesk tartışması hâlâ bitmedi ya, "İbrahim Tatlıses sizinle çalışmak istiyormuş. Sizin de ona hayranlığınız var mı? Arabesk dinler misiniz?" sorusuna, "Arabesk benim özelimdir," diyerek cevap veriyor. Nedir arkadaşım şimdi bu? "Obama benim özelimdir," gibi... (Yahu Obama nereden çıktı şimdi? Vallahi bilemiyorum, zihnim uçuşuyor işte kıymetli okur!) Neyse, her şeyi özelleştirdiler, bir arabesk kalmıştı, o da gitti, Tuba Hanım'ın özeli oldu!
STÜDYODAN ATILAN MEDYUM
Bu arada, medya mensubu arkadaşımızın, "İbrahim Tatlıses sizinle çalışmak istiyormuş, sizin de ona hayranlığınız var mı?" sorusu da çok acayip tabii. Zira Sayın Tatlıses'le çalışmak ip cambazlığı gibi bir şey olsa gerek. Muhteremin son hadisesi, kendi televizyonundaki canlı yayından adam kovalamak... Hadise şöyle: Tatlıses TV'de yayınlanan bir 'şov' programına bir 'medyum' konuk olmuştur. Sayın Tatlıses canlı yayın sürerken stüdyoya girer. "Selamın aleyküm," diyerek girdiği stüdyoda sunucunun koltuğuna kurulur, programa konuk olan ve kendine medyum diyen vatandaşı, "Seni kapıdan kovalıyoruz, bacadan giriyorsun," diye stüdyodan atar. Tabii bu arada bu medyum olayı da çok acayip... Hani gaipten haber veriyorlar ya bu arkadaşlar, acaba kendinin stüdyodan atılacağını önceden görememiş miydi? Efendim, bu haftalık sözlerime son verirken, bir kez de Bergüzar Hanım'ın makyözüne seslenmek istiyorum: Dış cephe kaplaması yapmıyorsunuz, makyaj yapıyorsunuz sayın arkadaşım. O da bir insan! Lütfen!