Selam-Tevhid kumpasının aktörleri, içlerinde eşimin de olduğu yüzlerce kişinin telefonunu yasa dışı olarak dinlemiş ve ucunu Erdoğan'a çıkaracakları hayali bir terör örgütü davası kurmaya kalkmışlardı.
Failler, dün gün yüzü görmemek üzere hapse mahkûm edildi.
Nitekim 17-25 Aralık kumpasında da planlanan farklı değildi. Davanın FETÖ'cü savcısı Celal Kara, verdiği röportajda "1 Numara Erdoğan'dı" demişti. Bir yıl sonra 17 Aralık dosyasındaki dört bakanın, içinde iki ByLockçu'nun da olduğu Yüce Divan'a gönderilmesi için dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç en çok çaba sarf etmiş kişilerin başında geliyordu. AK Parti'nin grup kararı almamış olması ve fire vermesinin sebebi de bu yakın markaj sebebiyleydi. Hakkında en az fire verilen bakanın, canlı yayında Erdoğan'ı suçlayan sözlerle istifa etmiş olan kişi olması ise AK Parti'de 'fire' veren vekillerin kimlerin tuzluğu olduğunu kanıtlar nitelikteydi.
Bu köşe yazısını aşağıdaki linke tıklayarak sesli bir şekilde dinleyebilirsiniz
YouTube kanalımdaki "Hodri Meydan:
Neymiş bu Pelikan?" videosunu izlerseniz konu hakkında daha önce duymadığınız bilgileri de öğrenebilirsiniz. Ee, bu kadar da reklamımız olsun, değil mi?
NE ZAMAN ADAM OLURUZ?
Şöyle bir düşünüyorum da Fatih Altaylı'nın aşağılamadığı veya hakir görmediği bir toplumsal grup kaldı mı, emin olamıyorum. En son piyango Suriyelileri vurdu. Tabii canlı yayında ekrandan bazı izleyicilerine "beyinsiz, dangalak" gibi hakaretler etmiş olmasını da unutmayalım. Artık Kültür Bakanı'ndan Meclis Başkanı'mıza ve hatta Sağlık Bakanı'na kadar herkes, 28 Şubat'ın lağımlarından çıkmış farelere paye vermeyi sürdürme davranışını gözden geçirmeli, değil mi?
Ne zaman adam oluruz; Altaylı gibileri adam yerine koymadığımızda!..
İYİ SEYİRLER!
İstanbul'dan törenle yola çıkan ilk ihracat treni, dün itibarıyla Çin'e ulaşmış. "Tren gitmiyor, geri döndü, akılalmaz olay" diyerek kahkahalar eşliğinde paylaşan 'gazeteci' arkadaşlarımız olmuştu hatırlarsanız. Ancak akılalmaz olan tüm bu yanlış bilgilendirme çabalarına dair çıkıp da bir 'kusura bakmayın' dememiş olmalarıydı. Kusura bakmadık, siz trene bakmaya devam edin.
