Türkiye'nin en iyi haber sitesi
SEDA DİKER

Beni özgür bırak

Eğer birini seviyorsanız onu özgür bırakın. Sizi gerçekten seviyorsa geri döner. Geri dönmüyorsa, zaten sizi hiç sevmemiş demektir... Küçüklüğümden beri kulağımın bir köşesinde duran bu sözleri bilmem sizler de hatırlar mısınız? Eskiden buna çok inanırdım. Oysa zaman içinde şimdiki mesleğime odaklandığımda, bu sözlerin tam olarak gerçeği yansıtmadığını görüyorum. Genç ve çok başarılı bir kadınla konuşuyordum. Erken yaşta evlenmişti. Kocasıyla çok mutlu olduklarını anlatıyordu. Bana sadece iş başarısıyla ilgili hırslarını dengelemek için gelmek istiyordu. Birkaç hafta güle oynaya çalıştık. Sonra bir gün benden acil randevu istedi. Öylesine ağlıyordu ki, 21.00'den sonra bir istisna yaparak kendisini ofisimde gördüm.

KADININ RUHUNU ÖZGÜRLEŞTİRMEK
Hıçkırarak "Kocam beni aldatıyormuş," diye söze girdi. Oysa görünürde hiçbir problemleri yokmuş. Kadın anlatmaya devam etti: "Hem ailesi hem de kendisi beni çok seviyordu. Zaten bu ilişkide güçlü olan taraf da benim. Yani onun kadar ben de para kazanıyorum, ona sevgimi veriyorum, seyahatlerine de karışmıyorum. Bugüne kadar asla onu kısıtlamadım, olabildiğince özgür bıraktım. Ama onun da hiçbir falsosunu yakalamamıştım şimdiye kadar. Meğerse beni aldatıyormuş. Anlayamıyorum. Ben nerede hata yaptım?" Sonra gözleri uzaklara dalarak ekledi: "Annem bana söylemişti. Kızım erkekler bu kadar özgür bırakılmaz. Gider birine kapılıverir. Demek doğruymuş." Bu genç kadınla çalıştık ve bir müddet sonra evliliklerindeki denge tersine döndü. Bizim çalışmamızın amacı, kocasını geri getirmek olmadı. Tam tersine, genç kadının ruhunu özgürleştirmek üzerine odaklandık. Ama öyle büyük bir başarı sağladık ki, eşi ona geri döndü. Ve aralarında daha büyük bir aşk kuruldu. Peki bu her zaman böyle mi olur? Hayır. Bir ilişkiye uyarlanan çözüm, diğer bir ilişkinin felaketi de olabilir. Tıpkı bir erkeğe verilen özgürlüğün onu bozmasının, diğer erkekleri bağlamadığı gibi. Uzunca bir süre derin ilişki endişeleri üzerinde çalıştığımız ve artık kendisini çok hafiflemiş hisseden bir başka kadın şöyle bir öykü anlatıyordu: "Çok mutluyum. Sizinle çalıştıktan sonra harika bir adamla karşılaştım. Şimdi müthiş bir aşk yaşıyoruz. Ama öyle özel bir aşk ki, ikimiz de birbirimizi olabildiğince özgür bıraktık. Ve bu adam bana ne dedi biliyor musunuz?" Merak ettim, "Ne dedi?" Kadın devam etti: "Bebeğim, sen beni özgür bıraktıkça, ben sana daha çok bağlanıyorum. Bu senin kendine olan güvenini de gösteriyor. Böyle bir kadınla birlikte olmak çok keyifli." Bu ilişki bildiğim kadarıyla hâlâ güzel devam ediyor. Peki aradaki fark nedir? Bir insanı özgür bıraktığınızda size geri dönüp dönmemesi, sizi ne kadar sevdiğiyle alakalı değildir. Kendisini ne kadar sevip sevmediğiyle ilgilidir.

ÂŞIK OLMAKTAN KORKARLAR
Kendisini yeterince sevmeyen insanlar, ruhen bir türlü doyamaz. Tek bir kişiye teslim olamazlar. Bütün enerjilerini sadece ona akıtamazlar. Çünkü onlar, içlerindeki korkunç boşluğu farklı kişilerden almaya çalıştıkları sevgi, ilgi, seks, onay gibi duygularla tamamlamaya çalışırlar. Hatta böyle kişiler âşık olmaktan da korkar. Sadece karşılarındaki kişiler onlara âşık olsun, kendileriyse seks ve içi boş ilgiyle bağlanmaktan kaçmak isterler. Oysa zaten doygun olan bir ruh, kendini sevdiği için, dışarıdan aldığı yapay ilgilere ihtiyaç duymaz. Bir ilişkinin içinde sadece sevgi alışverişi vardır. Ve bunu bulabildiğinde, teslim olma cesaretine sahiptir. Karşılıklı bir aşka teslim olabilmek... Bunu günümüzde kaç kişinin yaşayabildiğini düşünüyorsunuz? Sadece bilinçaltındaki korkuları ve boşlukları silebilenler yaşıyor. Gerisi mi? Onlar "Sadece takılıyoruz," diyerek, yeryüzündeki cennetten habersiz, yaşayıp gidiyorlar.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA