- Gerçek aşkı yaşayabildiniz mi?
- Aşksız yaşayabilir miyim? Hayatı tutku ve aşkla hissettim. Konserlerde, o memleketin insanlarını, ruhlarını müzikle anladım. Bunu en çok ıstırap çeken ülkelerde hissettim.
- Neyi yapmayı çok özlediniz?
- Açık havada kalmayı. Çünkü hep kapalı yerlerde çalıştım, kapalı sahnelerde oldum. Kulislerdi hayatım. Denize girmeye bayılıyorum ama bütün bunlardan mahsur kaldım.
- Anneniz her şeyinizmiş!
- 30 yaşına kadar öyleydi. Sonra annem babamla kaldı. Annem de keman çalardı. Çok içindeydi müziğimin. Mesela ben iyi bir orkestra kemancısı olamazdım. Çünkü çok özgür bir karakterim var. Herkes gibi şefe bakıp onun temposuna uyup çalamam. Yapamam.
- Neden hiç evlenmediniz ?
- Kaç kadın kemancı var dünyada, hepsi 50-60 yaşından sonra evlendiler. Kadın kemancı olmak çok güç bir şey. Ben de oturup zibidi bir koca ile evlenmem. Büyük bir doktor, büyük bir avukat, karısının ona vakit ayırması lazım. Birçok adam karısını yanında ister, karısının yardımını ister. Erkek tahammül edemez. Bir kadının ona bakmasını ister. Çocuktur, kadın daha kuvvetlidir. Bir adamı uzun zaman yalnız bıraktın mı, o adam gider başka bir kadınla olur.
- Ama o adam dünyanın en meşhur kemancılarından biriyle evli olmanın mutluluğunu ve gururunu da yaşamaz mı?
- Ben kendim için sevilmek isterim. Bazı müzisyen aşklarım da oldu. Çok tutkulu, çok güzel müzikler yaptık, ama sevgi başka.