Çağımız Hollywood'unun dâhi sinemacısı, her filmi bir kitlesel olay yaratan, özellikle
Titanik'in dünya çapındaki 1.8 milyar dolarlık geliri hâlâ aşılmamış olan James Cameron, tam 11 yıldır hazırlandığı yeni filmiyle karşımızda.
Titanik'in 200 milyon dolarlık maliyetiyle sinemanın gördüğü en büyük riske atılıp parlak biçimde kazanan Cameron, bu kez 230 milyon dolara mal ettiği filminde de aynı başarıyı yineleyecek, hatta belki aşacak gibi. Cameron'un sineması, sinemanın teknolojiyle olan organik bağının bir kanıtlanması gibi. Kendisi de teknolojik gelişmelere meraklı olup şimdilerde dijital sinemanın sınırlarını zorlayan Cameron, kendi buluşu olan kameraları da kullandığı bu son filmiyle, sinemaya yeni ufuklar açıyor. Ve üç boyutlu filmleri moda haline getirecek gibi gözüküyor. Bu konular üzerinde
Sinema dergisinin Ocak sayısında da bir yazı sunacağım. Film 22. yüzyılda, doğal kaynakları tükenen dünyanın yeni gezegenlere, bu arada güneş sisteminin unutulmuş yıldızı Pandora'ya uzandığı bir çağda geçiyor. Bu gezegenin yoğun ormanlarının dibinde çok önemli bir ham maddenin yattığını keşfeden dünyalılar, gönderdikleri bir uzay gemisi filosuyla istilaya hazırlanıyorlar. Pandora halkı olan Na'vi'ler, upuzun boylu, mavimsi ciltli, badem gözlü barışçıl bir halktır. Aslında solunum imkansızlığı karşısında gezegene ayak basamayan dünyalılar, birkaç gönüllü askerin gezegende 'avatar' denen benzerlerini yaratıp onları casus gibi kullanmaya çabalar. Ancak savaş filosunun içindeki bir avuç barışçıl kişi, amaçlanan soykırımı önlemeye çalışacaktır. Film, aslında kimi klasik aksiyon filmi şemalarını izliyor. Özellikle, bir toprağı işgal edip yerli halkı kültürüyle birlikte yok eden istilacıların öyküsünü hatırlatıyor. Bu açıdan, Amerika'nın yerli halkını topyekûn yokeden İspanyolların öyküsünü anlatan Roland Joffé filmi
Görev veya aynı ülkede birkaç yüzyıl sonra Kızılderilileri soykırıma uğratan beyaz Amerikalıların sayısız western'e konu olmuş öyküleri akla geliyor. Aynı biçimde, çağımızda birçok ülkede benzer bir siyaseti uygulayan ABD de: Pandora, sanki biraz da Irak veya Afganistan... Bu artık teknolojiyle mitolojinin, sanayi toplumuyla tarım toplumunun, savaşçı uygarlıkla barışçı azgelişmişliğin karşılaşmasıdır. Ya da tektanrılı dinler öncesi, putperest bir toplumla, eriştiği Tanrı düşüncesi öldürme içgüdüsünü hiç de törpülemişe benzemeyen savaşçı bir toplumun ölümcül maçı... Ama tüm bunlar, filmin arka planında. Ön planda ise görülmemiş bir görsellik, insanı bir daha bırakmamacasına çekip içine alan bir masal dünyası, sinema sanatının eriştiği en yüksek zirvelerden biri olan şaşırtıcı bir film var. Yer yer
Yüzüklerin Efendisi'ni veya birçok başka klasik filmi akla getiren... Filmin yarısına yakın bölümü gerçek çekimler, diğer yarısı da bilgisayar oyunlarıyla oluşturulmuş. Bu, hele Kanyon'daki salon gibi bir dev perdede üç boyutlu olarak izlenirse, bambaşka bir âlem ve büyüleyici bir dünyadır. Belki de sinemanın geleceği üzerine de ipuçları veren...
AVATAR ****
Yönetim ve senaryo: James Cameron Görüntü: Mauro Fiore Müzik: James Horner Oyuncular: Sam Worthington, Zoe Saldana, Sigourney Weaver, Michelle Rodriguez, Giovanni Ribisi, CCH Pounder, Stephen Lang, Joel Moore. Fox yapımı.