- İsmail Güneş'le nasıl tanıştınız?
- İnternet Cafe'de çalışıyordum. İsmail'in bilgisayarı bozulmuş, haber geçecekmiş. Beni görüyor, okuldan kaçan öğrenci zannediyor. 'Her gün okuldan kaçıp buraya mı geliyor?' diye soruyor. Yaşımın büyük olduğunu öğrendiğinde şaşırmıştı. Sonra bir fotoğraf stüdyosunda çalışmaya başladım. Yıl 1999. İsmail baskıya oraya geliyordu. Beni görünce yine şaşırdı. Her gün aynı saatte filmlerini banyo ettirmeye getirdi. İşin tuhafı filmler hiç çekilmemişti. En sonunda dedim ki, 'İsmail Bey şu fotoğrafları ciddi çekin ya da bana getirmeyin. Yazık günah, bir sürü para gidiyor.'
- Kaç yaşındaydınız?
- 19 yaşındaydım. Meğer beni görme bahanesiyle boş film getiriyormuş. Bana açıldı. 'Bir ara müsait olursan buluşalım,' dedi. İsmail'e yavaş yavaş âşık oldum. İki yıl sonra evlendik. İlk oğlum Tuluğhan 2004'te doğdu. Çağan 2005 sonlarında dünyaya geldi.
- Tuluğhan adını kim koydu?
- İsmail buldu o ismi. İnternetten araştırmış. Sizi de TGRT'de program yaptığınız dönemden tanıyordu. 'Oğlumun adı Tuluğhan olacak. Kimse cesaret edip bu ismi çocuğuna koymaz, benim oğlum tek ve özel olacak,' dedi.
-
Tuluhan, güneşin doğuşu demek....
- Evet. Bu yüzden çok sevmişti. Soyadıyla da uyumluydu. Benim soyadım Karasu'ydu, 'Seni karanlıktan kurtardım,' derdi.
- En sevdiğiniz özelliği neydi?
- Her zaman gülerdi. Sadece haber atlarsa mutsuz olurdu. Sivas'tan gitme hayali vardı. İzmir'e yerleşmeyi çok istiyordu. Ama ben istemiyordum. Geçinebilmek için kredi kartına yükleniyorduk.