- Aradan bir yıl geçti. Acı hafifliyor mu?
- Hayır. Aynı şeyleri tekrar yaşıyorsun. Maraş ve helikopter kelimesi kafama yer etmiş. İsmail öldükten sonra yaklaşık altı-yedi ay hiç haber izlemedim, tahammülüm yoktu. Televizyonlara da çok kızmıştım. Doğrulanmayan haberler yüzünden çok üzüldüm.
-Siz ev hanımısınız. Nasıl geçiniyorsunuz şimdi?
- Kazadan sonra toplanan yardımlarla ev aldık. Sivas ve Maraş Valiliği yardım etti. İHA'dan tazminatı gelmişti. 20 bin TL tazminat. Hepsini bir araya getirip bu evi aldık. Hem dul, yetim aylığı, hem de iş kazasından dolayı ölüm aylığı bağlandı.
- 29 yaşındasınız. Bir gün yeniden evlenebilir misiniz?
- Hayatım boyunca evlenmeyi düşünmüyorum.
- Davanız devam ediyor helikopter şirketiyle değil mi?
- 21 Eylül'de yeniden bir davamız var. Onların iddiasına göre helikopterde hiçbir arıza yokmuş. Buna kendileri inanıyor mu bilmiyorum. Çünkü helikopterin neresine elinizi atarsanız, elinizde kalıyor. Bir kere koltuk sigortası yapmamışlar. Olaydan sonra her aileye 200 bin TL ödeyeceklerini söylemişlerdi. Öyle bir şey de olmadı. O dönemde yaptıkları açıklamaları inkâr ediyorlar. Maddi, manevi tazminat davası açtım. Derdim para pul değil. Oğullarım ileride bana hesap soracaklar: 'Anne, babamı beş günde bulmuşlar. Neden helikopter şirketine dava açmadın?' Hesap verirken elimde kanıtım olmalı. Davayı kazandığım zaman diyeceğim ki, 'Bakın ben babanızın hakkını sonuna kadar aradım.'
- Eşinizin eşyalarını sakladınız mı?
- Kazadaki kıyafetleri var, kameraları var. Gardırobunda İsmail'in eşyalarının olduğu yeri hiç bozmadım. Orada eşyaları yine duruyor. Yani o yine evin bir parçası. Kazada giydikleri, beş gün karın altında kalmış olmasına rağmen hâlâ İsmail kokuyor. 20 kilo deterjanla yıkanmasına rağmen hâlâ İsmail'in kokusu geliyor.