Türkiye'nin en iyi haber sitesi
REFİK DURBAŞ

Neler oluyor çocuklara?

Yakın dönemde afaki işlerle meşguliyeti bilinen bir yöneticimiz, 2050'de nüfusumuzun 150 milyona dayanacağı, bunun da ülke zenginliğinin bir belgesi olacağı beyanında bulunmuştu. Nüfus sorunları üzerine uzmanlığı kanıtlanmış bir arkadaşıma sormuştum, "Böyle bir şey mümkün mü?" diye... "Olamaz," demişti, "Doğudan batıya göç durmadıktan sonra, nüfus artışının önüne geçmek mümkün değildir. Çünkü doğuda 8-10 çocuk sahibi ailelerden bir sonraki kuşaklar batıya geldiğinde geçim koşulları nedeniyle bir ya da iki çocukla yetinmek zorunda kalıyorlar. Bu da nüfus artışını engelleyen en önemli faktörlerden biri..." Gerçi sayın başbakanımız, dün olduğu gibi bugün de her ailenin üç çocuk yapmasında ısrarlı. Gerekçe olarak da Çin ve Hindistan'ın insan gücünü gösteriyor. Bu konu işin uzmanlarına kalsın... Ama çocuklarımıza ne oluyor? Bir yanda maskeli yüzleri, ellerindeki taşlarla güvenlik güçlerine saldıran çocuklar... Bir yanda evden şeker almaya giderken yolunu şaşırıp kaybolan ya da kaybettirilen çocuklar... Sele, heyelana kurban verdiklerimiz... Geçim sıkıntısı cinnetiyle anneleri tarafından boğulan, babaları tarafından terk edilen masumlar... Bizim çocuklarımız...

ÇOCUKLARA KIYMAYIN
Mendil satarken bir hamburgecide 'rehin' alınan küçük kızın yaraları henüz sarılmamışken geçen gün de benzer bir olay Gaziantep'te yaşandı. Hırsızlık yapılan bir marketin çalışanları, çantasında gıda maddeleri buldukları dokuz yaşındaki bir çocuğu, kendilerince yargılıyor ve ceza veriyorlar. Bir market görevlisi, çocuğu tek ayak üzerinde durduruyor, kirli tuvaleti temizlettikten sonra da üç saat karanlık bir depoda tutuyor. Güvenlik kameraları izlendiğinde ise çocuğun suçsuz olduğu ve çantasındaki yiyecekleri annesinin okulda yemesi için verdiği anlaşılıyor. Bütün bunlara karşın market sahibinin savunması ise: "Bir yanlışlık olmuş, vicdanen rahatız..." Vicdan bunun neresinde? Diyelim ki çocuk gerçekten marketten iki bisküvi, bir çikolata aldı. Çocuktur, farz edelim bu eylemi yaptı. Cezasını vermek market görevlisine mi kaldı? Bu çocuk gökten inmedi ya, annesi babası, bir yakını akrabası vardır. Çağırırsın, zabıt tutarsın, bir suçu varsa cezasını adalet verir. Ama sorun da burada. Adaletin tecellisinde. Her suçun cezasını günümüzde artık herkes kendisi verme eğiliminde... Paparazzi, kızdığı oyuncuyu "Bana görüntü vermezsen hayatını bitiririm," diye tehdit ediyor. Geçim sıkıntısına çare bulamayan baba, hıncını yavrusundan alıyor. Sokaklar evlerinden kaçan çocukların yegâne sığınağı olmuş. Dayı yeğenine tecavüz ediyor; yaşlı başlı adamlar sokaklarda torunu çağındakileri taciz yarışında... Söyler misiniz, vicdanı zedelenmiş bir toplumda, adalet duygusu da yaralanmışsa "Neler oluyor çocuklara?" diye sormanın bir anlamı kaldı mı? Şairin de dediği gibi: "Çocuklara kıymayın efendiler!"

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA