"HSYK, hâkim ve savcılardan oluşan bir kurul değildir, hâkim ve savcılar hakkında karar alan bir kuruldur. Hiçbir hâkim ve savcı orada temsil edilmiyor, seçilme imkanları bile yok. Bu nedenle bizim önerimiz HSYK'nın çoğulculaştırılması, farklı toplumsal etkileşimlere açık hale getirilmesidir. Buna bazı arkadaşlarımız yargının siyasallaşması adını verirler ama, bu yargının siyasallaşmasıysa bütün Avrupa'da yargılar siyasaldır. HSYK'yı Adalet Bakanı yönetir veya yönetmez, bu önemli değil. Ancak Türkiye'de Adalet Bakanlığı'nın ilgisinin kurulamadığı bir yargısal faaliyet de demokrasi açısından problem yaratabilir. Hiçbir siyasal iktidar işleyişini, bir bakanlıkla ilişkilendirmeden yürütemezsiniz. Bu da demokratik bir kuraldır. Biz 'Adalet Bakanı yönetmelidir,' demiyoruz, olmayabilir de. Ama her şeyden önce HSYK, Danıştay ve Yargıtay gibi yüksek mahkemeler ile alt derece mahkemeler arasında adeta bir emir-komuta zinciri şeklinde işleyen o ilişkinin sonlanması gerekiyor. Gelişmeleri yeni bir kapatma davasıyla ilişkiledirmek spekülasyon ama, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının da siyasi partiler konusundaki yetkisinin de 27 Mayıs'ın ardından ortaya çıkan benim 'güleryüzlü Frankoculuk' olarak nitelendirdiğim sistemin parametrelerinden olduğu açık. Biz darbe sistemin getirdiği bu parametrelerin sistemimizden ayıklanması gerektiğini düşünüyoruz."