"Emniyet ile jandarma arasında bir çekişme var. Ve bu çekişme özellikle 28 Şubat sürecinde tavan yaptı. O zaman 28 Şubatçılar jandarmayı polisin yerine ikame etmek istiyordu. Hatta Emniyet'in Interpol birimini jandarmanın bünyesine almaya çalıştılar. Bir de hep bir alan çekişmesi vardır. Bu çekişmelerin üzerine Ergenekon süreci, Balyoz planları ortaya çıkınca bazı şeyler de göz önüne serildi. Örneğin 2005'te Şemdinli'de yakalanan iki subayın ajandasında bir not çıkmıştı. Ve o notta 'Polislerle futbol maçı bile yapmayın,' yazıyordu. Demek ki polislere bir güvensizlik var ve bunun karşı yansımaları da oluyor. Ama bu gerginliğin nedeni cemaat değil. Evet, Emniyet'te cemaatçiler de var. Ama askeriyenin içinde de, bankalarda da, gazetelerde de var. Yani Türkiye'de hangi kurumda ne kadar cemaatçi varsa emniyette de o kadar var. Ben size şu soruyu sorayım, eğer Ergenekon operasyonu yapılmasaydı, emniyete cemaati konuşur olur muyduk? 2008'e kadar da emniyet cemaatte vardı. Niye Ergenekon'dan sonra emniyet birden 'cemaatin emniyeti' oldu? Çünkü bu söylem politik bir söylem, tıpkı 'yandaş medya' gibi. Emniyet operasyonlar yaptığı zaman bu operasyonlara karşı bir psikolojik hareket geliştiriliyor ve bu psikolojik harekatın kullandığı en önemli argümanlardan biri de 'emniyetteki cemaatçi yapılanma'dır. Ben emniyetteki cemaatçi yapılanmaya hayır demiyorum. Ama liberal bir insan olarak, devletin bütün kurumlarında toplumu kim temsil ediyorsa, toplumun renklerinin o kurumlara yansıması gerekir. Emniyetin içinde sadece Fettullahçılar yok. Aleviler var, ülkücüler var, gayler var. Var oğlu var!"