- Food&Wine dergisinde yer almanız nasıl oldu?
- Onlar buldular beni. Daha önce de başka dergilerde yer aldık ama bu oldukça kapsamlı oldu. Bir de bu dergi çok okunan bir dergi dünyada, bu yüzden önemli. Yaklaşık 7 milyon satıyor. Boğaz'la ve benimle ilgili olmasını istediler konunun. Ben de bunu bir fırsat olarak gördüm. Bunu iyi bir İstanbul tanıtımı haline getirelim istedim. 'Teknede bir yemek yapalım,' dedik. 'Çok zor yemekler olmasın, Amerikalı'nın da evinde deneyebileceği ve malzemesini bulabileceği şeylerden yapalım,' dedik. Orada bazı ürünleri yöresel vermeye de çalıştım, tanısınlar diye. Ama dergidekiler ağırlıklı olarak Amerika'da da bulunabilecek ürünler olmasını istedi. Beni, Asena'yı ve Bora'yı bir arada çekmek istediler. Ben de Reşit Soley'den bahsettim ve onu da davet ettik. O da şarapları getirdi. Çok keyifli bir gün yaşadık. Önce yazar geldi, ben ona önceden Boğaz'ı gezdirdim. Yazar dokuyu alsın ki daha iyi hissetsin ve anlatsın istedim. Teknenin de özel olarak iyi bir tekne olmasını istedim. Vicem diye bir tekne üreticisi var, üst seviyede harika tekneler üretiyorlar. Onları aradım ve ödünç tekne istedim. İstanbul'da daha elegan şeyler olduğunu göstermek istedim çünkü. Bizim İstanbul'u kaliteli bir gastronomi ve eğlence destinasyonu olarak sunmamız gerekiyor.
- Geri dönüş aldınız mı hiç?
- Dergi daha yeni çıktı ama Amerika'dan bir iki rezervasyon gelmeye başladı. Bazen mailler alıyorum, 'Şurada haberinizi okudum, atlayıp İstanbul'a geleceğim, bir gün sizde yerim ama ne yapayım başka?' diye. Onları iyi yerlere yönlendiriyorum mutlaka.