Türkiye'nin en iyi haber sitesi
METİN SEVER

Devlet sırrı, örtülü ödenek ve Hrant Dink...

'Devlet sırrı', 'örtülü ödenek' ve Hrant Dink. Bu ikisi bir yana, Hrant diğer yana. Karşı kıyılarda durdukları için yolları kesişti zaten. Çünkü 'devlet sırrı' da, örtülü ödenek de bu ülkede derin devletin sacayakları. Hrant ise demokrasinin sacayağıydı. Bu ikisi karanlığın elleri gibi. Oysa Hrant aydınlıktı. İkisi sır, giz dolu. Hrant samimiydi. İkisi şahin. Hrant güvercindi. Üstelik ürkek bir güvercin. İkisi devlet. Hrant ise toplumdu, insandı.

'DEVLET SIRRI'NIN SIRRI
İlk önce 'Devlet sırrı' masalına yakından bakalım. Orada derin devletin kirli çamaşırlarının saklandığı bir paravan duruyor. Kısa süre önce Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Genelkurmay'ın 'kozmik odada' yapılan aramaya itirazı üzerine bir karar aldı. Kararda şöyle diyor: "Devletin sırrının arkasına saklanılarak suç delilleri gizlenilemez." "Devlet sırrının arkasına gizlenerek suç delillerini gizlemek" ne demek? Bunu anlamak için bugüne kadar "devlet sırrı" örtüsüne kimlerin sığındığına bakmak lazım: Tansu Çiller: Susurluk döneminin Başbakan Yardımcısı. "Devlet için kurşun atan da yiyen de şereflidir," sözünün sahibi. Mehmet Ağar: Dönemin İçişleri Bakanı. "Devlet sırrıdır konuşmam," diyerek soruları yanıtsız bıraktı. Sedat Bucak: Susurluk kazasında kurtulan tek isim. İçinde "devlet sırrı" olduğunu öne sürdüğü Abdullah Çatlı'ya ait çantayı mahkemeye sundu. Çanta sır oldu. Teoman Koman: Dönemin MİT Müsteşarı. Meclis Susurluk Araştırma Komisyonu'na defalarca çağrılmasına rağmen "devlet sırrı" diye gelmedi. İbrahim Şahin: Özel Harekat eski Daire Başkanı. Susurluk'ta yargılandı. "Devlet sırrı"na sığınarak sustu. Şimdi, Ergenekon davasından tutuklu. Faik Meral: MİT görevlisi. Alaattin Çakıcı, Fransa'da yakalandığında üzerinde onun pasaportu çıktı. Kendini, "Devlet sırrı konuşmamaya yemin ettim," diye savundu. Bu furyaya son olarak eski Hava Kuvvetleri Komutanı Org. İbrahim Fırtına da katıldı.

'ÖRTÜ' HÂLÂ DURUYOR
'Örtülü ödenek' ise 'devlet sırrı'nın ikiz kardeşidir. Bir nevi 'devlet sırlarının' finansörüdür. Eski Türkçesi 'tahsisatı mesture'dir. Sizin vergilerinizden aktarılan paralarla oluşur. 'Emekliler Yardım Sandığı' sanıp "Çocuğu evlendireceğim. bir miktar rica edeyim' demeyin sakın! Çünkü mekanizma şöyle işler: Parayı siz verirsiniz, düdüğü onlar çalar! Ülkeyi sizden fazla sevdiğini düşünen bazı adamlar. Siz çıkıp, 'Bir dakika kardeşim bu paralar nereye harcanıyor?' diye soramazsınız. Ergenekon davası nedeniyle bu 'örtülerden' birisi hafif aralandı. Savcılar, eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur döneminde örtülü ödenekten yapılan 7.5 milyon liralık harcamayı soruşturuyor. Eruygur'un bir kamu bankasında açılmış 39 hesabı bulundu. Örtülü ödenekten Eruygur'un şahsi hesaplarına 13 milyon lira aktarıldığı tespit edildi. Bunun 7.5 milyon liralık kısmının ise "beş kişinin" hesabına aktarıldığı ve bu kişilerin parayı nakit olarak çektikleri saptandı. O paralar nerede harcandı, niçin harcandı, öğrenemiyoruz. Çünkü bunların hepsi 'devlet sırrı.' Üstelik 'örtülü!'

OYUN SÜRÜYOR
Hrant cinayeti, Rahip Santoro, Malatya Zirve Yayınevi cinayetlerinin devamıydı. Ülkeyi kaosa sürüklemek için düğmeye basanlar Hrant'la yol alacaklarını düşünüyordu. Ancak Hrant'ın ölümüyle demokrasinin üzerine örtülmek istenen sır perdesi, cenazeye katılan on binler sayesinde yırtıldı. Oyun bozuldu. Ama bitmedi, sürüyor. Oyunun bozulması için Hrant cinayetinin örtülerinden de kurtulmak lazım. Unutmayın: Hrant 'devlet sırrı'nı sevmediği, sırrı olmayan demokratik bir ülkede yaşamak istediği için öldürüldü. Ve cinayet hâlâ 'devlet sırrı'. Hrant'ın örtüsü yoktu. 'Örtüye' karşı olduğu için öldürüldü. Ve cinayeti hâlâ 'örtülü'! İşte bu yüzden onlar bir yana, Hrant ise vicdanımızda ve kalbimizde.

YAZARIN BUGÜNKÜ DİĞER YAZILARI
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
SON DAKİKA