Dünya değişiyor; her şey yenileniyor, değişiyor, dönüşüyor. Hayat arkadan iteliyor; "Hızla koş" diyor, "Yetişmelisin" diyor, "Öne geçmelisin" diye baskı yapıyor. Dolayısıyla bireysellik ön plana çıkıyor. Herkes kendini düşünüyor. İnsan böyle böyle evriliyor. Artık başkalarından çok kendini seviyor, kendine tapıyor. Ayakta durmak için her şeyi yakmayı, yıkmayı göze alıyor. Çünkü ortada bir 'ben' hadisesi var artık.
ACIMASIZ
İşte o 'ben' hadisesi çok acımasız, çok tuhaf. Tüm kavgalarda, ayrılıklarda kendini ortaya atıyor ve 'sen'i, 'o'nu, 'öteki'ni ezmek için var gücüyle savaşıyor. Oysa savaştığın o insan bir zamanlar sevdiğin 'sen'din... Oysa o savaştığın insan, ömür boyu çocuğunun annesi ya da babası olacak. Ama hayat ve sen, sana unutturuyor her şeyi. Sosyetik ikoncan Ivana Sert ile eşi Yurdal Sert arasında bir süredir devam eden tartışmaları gülümseyerek izliyordum. Beyefendinin yaptığı yaz çapkınlığı unutulur, mevsim sonunda her şey yeniden yerli yerine oturur diyordum. (Geçen haftaya kadar böyle düşünüyordum.) Ama öyle değilmiş. Ayaklıgazete. com bombayı patlattı. Eşini aldattığı iddia edilen Yurdal Sert boşanma davası açarak, "Asıl eşim beni aldatıyor, hem de ortağımla" dedi ve 'sen-ben' savaşında ikinci cepheyi açtı. Boşanma dilekçesine yazılan iddiaları okudukça, bu tartışmanın daha nerelere gideceğini merak ediyorsunuz. Kameralar, kayıtlar... Bütün kırmızı çizgiler ihlal edilmiş durumda. Ama... Bırakın seni, beni... Ortada küçük bir çocuk var. Her şey yalan olabilir bu hayatta ama o gerçek.